bilgi yarışmasına buyrun..
Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul
el cevap
selamun aleyküm
unutulmaması gereken ve Rabbimizin de KURANda söylememizi istediği kelime İnşallahtır.İnşallah doğrudur.
CEVAP SONUNDA VERECEĞİNİZ GÜLÜ BURADA YAZAN KARDEŞLERİME HEDİYE EDİYORUM
BAKİ MUHABBETLER
unutulmaması gereken ve Rabbimizin de KURANda söylememizi istediği kelime İnşallahtır.İnşallah doğrudur.
CEVAP SONUNDA VERECEĞİNİZ GÜLÜ BURADA YAZAN KARDEŞLERİME HEDİYE EDİYORUM
BAKİ MUHABBETLER
Dünyada her nimeti bıraksam ne çıkar ki;Orda O varken,burda bırakılmaz ne var ki...
- kamilbaydu
- Özel Üye
- Mesajlar: 161
- Kayıt: 20 Haz 2007, 23:00
- Konum: MALTEPE/İST.
- İletişim:
Re:
KALENDER KARDESIM CEVAP VERİYORUM ;
cevap : Hz. Peygamber (s.a.a) yeni Müslüman olmuş 23 yaşındaki bir genci (Attab bin Esid'i), Mekke'ye vali tayin ederek onu bir çok yaşlılara tercih etmekle vehimler settini kırdı. Hz. Peygamber (s.a.a) bu ameliyle, yüksek makamlara erişmenin liyakate bağlı olduğunu ve yaş küçüklüğünün layık olduğu takdirde buna mani olmadığını ispatlamış oldu
cevap : Hz. Peygamber (s.a.a) yeni Müslüman olmuş 23 yaşındaki bir genci (Attab bin Esid'i), Mekke'ye vali tayin ederek onu bir çok yaşlılara tercih etmekle vehimler settini kırdı. Hz. Peygamber (s.a.a) bu ameliyle, yüksek makamlara erişmenin liyakate bağlı olduğunu ve yaş küçüklüğünün layık olduğu takdirde buna mani olmadığını ispatlamış oldu
Bedenim , senden uzak olsada ALLAHIM Ruhum , Sana olan vuslatı fısıldar.........
Tecvid: Her bir harfin hakkını vererek telaffuz etmek anlamını taşır. Bu bakımdan Kuranı Kerim Tecvidli okunduğu gibi duaları da tecvitli okumak en güzelidir. Ancak Tecvid bilmeyen bir kişinin Kuranı Kerim ve duaları okuması caiz olduğu gibi Kuranı Kerimi ve namaz dualarını tecvitli okumamak namazı bozmaz.
Tecvdin gayesi, Yüce Allah'ın "Kur'an'ı açık açık, tane tane oku" (el-Müzemmil, 73/4) buyruğunu gerçekleştirmektir. Buna göre Kur'an-ı Kerim, ağır ağır, harflerini belli ede ede, öyle ki, dinleyenlerin adeta harflerini sayabileceği şekilde okunmalıdır. Bu ayette Kur'an'ın güzel, ahenkli ve tane tane okunması, telaffuzu ve harflerin çıkış yerlerine uygun bir şekilde tilavet edilmesine dikkat çekilmektedir.
Kur'an-ı Kerim Allah katından lafız ve manasıyla birlikte inmiş olduğu için, Kur'an bütünlüğünü oluşturan lafız ve mana örgüsüne önem vermek gerekmektedir. Kur'an-ı Kerim'in arapça olması onun bu dilin özelliklerine göre okunmasını da gerekli kılmaktadır. Kur'an'ın belirli kurallara göre okunması gerektiğine göre, bu kuralların bir çeşit toplamı demek olan tecvîd de, Kur'an tilâvetinin ayrılmaz parçası durumundadır.
Hz. Peygamber, Kur'an'ın tecvîdle okunmasına büyük önem vermiş ve böyle okuyanları da takdirle karşılayarak bu kimselere iltifatta bulunmuştur. Meselâ, Kur'an'ı güzel okuma konusunda ün yapmış bir sahabe olan İbn Mes'ud için; "Kim Kur'an'ı ilk indiği şekilde okumayı severse, İbn Mes'ud'un kıraatini okusun" (İbn Mâce, Mukaddime, 11, I, 49, no: 138). buyurmuşlardır.
İbn Mes'ud'un "Kur'an'ı tecvîd ile okuyun, güzel seslerle onu süsleyin ve Arapça kurallara uygun olarak okuyun" (İbnü'l-Cezerî, en-Neşr fî Kıraati'l-Aşr, I, 210) şeklindeki sözleri de tecvîde uyma konusunda Sahabenin titizliğini göstermesi açısından önemlidir. Özetle söylenecek olursa; tecvîdin konusu, Kur'an kelimelerini oluşturan harfler; gayesi de, Kur'an-ı Kerîm'i hatasız ve güzel bir şekilde okumaktır. (Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. İsmail Karaçam, Kur'an-ı Kerim 'in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, 173-185).
Erdoğan PAZARBAŞI
BENİM SORUM;Allah niçin kullarını bir yaratmadı? Kimini kör, kimisini topal olarak yarattı?
Tecvdin gayesi, Yüce Allah'ın "Kur'an'ı açık açık, tane tane oku" (el-Müzemmil, 73/4) buyruğunu gerçekleştirmektir. Buna göre Kur'an-ı Kerim, ağır ağır, harflerini belli ede ede, öyle ki, dinleyenlerin adeta harflerini sayabileceği şekilde okunmalıdır. Bu ayette Kur'an'ın güzel, ahenkli ve tane tane okunması, telaffuzu ve harflerin çıkış yerlerine uygun bir şekilde tilavet edilmesine dikkat çekilmektedir.
Kur'an-ı Kerim Allah katından lafız ve manasıyla birlikte inmiş olduğu için, Kur'an bütünlüğünü oluşturan lafız ve mana örgüsüne önem vermek gerekmektedir. Kur'an-ı Kerim'in arapça olması onun bu dilin özelliklerine göre okunmasını da gerekli kılmaktadır. Kur'an'ın belirli kurallara göre okunması gerektiğine göre, bu kuralların bir çeşit toplamı demek olan tecvîd de, Kur'an tilâvetinin ayrılmaz parçası durumundadır.
Hz. Peygamber, Kur'an'ın tecvîdle okunmasına büyük önem vermiş ve böyle okuyanları da takdirle karşılayarak bu kimselere iltifatta bulunmuştur. Meselâ, Kur'an'ı güzel okuma konusunda ün yapmış bir sahabe olan İbn Mes'ud için; "Kim Kur'an'ı ilk indiği şekilde okumayı severse, İbn Mes'ud'un kıraatini okusun" (İbn Mâce, Mukaddime, 11, I, 49, no: 138). buyurmuşlardır.
İbn Mes'ud'un "Kur'an'ı tecvîd ile okuyun, güzel seslerle onu süsleyin ve Arapça kurallara uygun olarak okuyun" (İbnü'l-Cezerî, en-Neşr fî Kıraati'l-Aşr, I, 210) şeklindeki sözleri de tecvîde uyma konusunda Sahabenin titizliğini göstermesi açısından önemlidir. Özetle söylenecek olursa; tecvîdin konusu, Kur'an kelimelerini oluşturan harfler; gayesi de, Kur'an-ı Kerîm'i hatasız ve güzel bir şekilde okumaktır. (Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. İsmail Karaçam, Kur'an-ı Kerim 'in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, 173-185).
Erdoğan PAZARBAŞI
BENİM SORUM;Allah niçin kullarını bir yaratmadı? Kimini kör, kimisini topal olarak yarattı?
Rahmetinden Bir Damla Bizede Ayır YaRAB...
HZ. Allah mülk sahibidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder.Cenâb-ı HAK, bazen insanın ayağını alır; onun karşılığında ahirette pek çok şey verir. Ayağını almakla o kimseye aciz bir mahluk olduğunu, zayıflığını, ve ihtiyacının ne kadar fazla olduğunu hissettirir. Kalbini kendisine çevirtip, o insanın duygularını geliştirirse, çok az bir şey almakla, pek çok şeyler vermiş olur. Demek ki görünüşte olmasa bile, hakikatte bu ona, Allahın lûtfunun ifâdesidir. Tıpkı şehit edip cenneti vermesi gibi... Bir insan, savaş esnasında şehit olur. Bu şehit olmakla haşirde kurulacak büyük mahkemede ve Allahın huzurunda, sıddîklerın, sâlihlerin gıpta edeceği bir makama yükselir. Onu gören başkaları "Keşke Allah bize de harp meydanında şehâdet nasip etseydi" derler. Bundan dolayı, böyle bir insan parça parça da olsa çok şey kaybetmiş sayılmaz. Belki aldığı şey ona nispeten çok daha büyüktür.
Bir de şu açıdan bakmak lazım.
Karanlık olmasaydı: aydınlığı farkedemezdik.
Kötülük olmasaydı; iyiliği farkedemezdik.
Zarar olmasaydı; yararı farkedemezdik.
Dolayısıyla hastalık olmasaydı; sağlığı farkedemez ve şükredemezdik.
İslâmda ilk hastane ne zaman kurulmuştur ve ilk hastabakıcı kimdir?
Bir de şu açıdan bakmak lazım.
Karanlık olmasaydı: aydınlığı farkedemezdik.
Kötülük olmasaydı; iyiliği farkedemezdik.
Zarar olmasaydı; yararı farkedemezdik.
Dolayısıyla hastalık olmasaydı; sağlığı farkedemez ve şükredemezdik.
İslâmda ilk hastane ne zaman kurulmuştur ve ilk hastabakıcı kimdir?
Yolun düşer, Medine’yi münevvereye uğrarsan Var Yeşil Ravza’yı gör seher yeli. Yüzüm, imkânım yok, beni sorarsan Yakar ciğerimi, kor seher yeli..
Re:
Hicretin beşinci senesinde Kureyş ve Katafan kabilelerinden 10.000 kişilik bir kuvvet Medine üzerine yürüdü. Bunlara karşı Selman-ı Farisî'nin teklifi üzerine geniş bir hendek kazıldı. Düşman hendeği görünce şaşırıp kaldı. Çünkü böyle bir savunma sistemi Arapların hiç görmediği bir şeydi. Düşman atlılarından birkaçı atını zorlayarak hendeği aşmayı başarmışsa da, ya öldürülmüş veya kaçmaya mecbur edilmiş olduğundan iki taraf da ok atışmak sûretiyle çarpışıyordu.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Medine-i Münevverede Mescid-i Nebevî'nin içine yaralıların tedavi edilmesi maksadıyla bir çadır kurdurdu. Bu çadırın idaresine de Rüfeyde adında bir kadını getirdi.
Çarpışma esnasında düşman tarafından oklardan biri, Ensarın ileri gelenlerinden Sa'd bin Muâz'ın koluna saplanmış ve ekhal denilen kalın damarını koparmıştı.
Bu vakayı haber alan Peygamber Efendimiz hemen emir buyurdular:
Sa'd'i hemen Mescid'de bulunan Rüfeyde'nin çadırına götürün. Yaralıyı alıp götürdüler. Hz. Sa'd'in yarası Rüfeyde hatun tarafından sarıldı ve çadıra yatırıldı. Fakat kan bir türlü kesilmiyordu. Sonunda Hz. Sa'd kan kaybından şehit oldu.
Bu çadır içinde Rüfeyde tarafından yarası sarılmış olan başka yaralıların da bulunması pek tabii ise de, isimleri tarihe geçmemiştir. Rüfeyde'nin adı ve çadırı da Sa'd bin Muaz'ın yaralanması ve yarasının orada sarılması münasebetiyle kaydedilmiştir.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Medine-i Münevverede Mescid-i Nebevî'nin içine yaralıların tedavi edilmesi maksadıyla bir çadır kurdurdu. Bu çadırın idaresine de Rüfeyde adında bir kadını getirdi.
Çarpışma esnasında düşman tarafından oklardan biri, Ensarın ileri gelenlerinden Sa'd bin Muâz'ın koluna saplanmış ve ekhal denilen kalın damarını koparmıştı.
Bu vakayı haber alan Peygamber Efendimiz hemen emir buyurdular:
Sa'd'i hemen Mescid'de bulunan Rüfeyde'nin çadırına götürün. Yaralıyı alıp götürdüler. Hz. Sa'd'in yarası Rüfeyde hatun tarafından sarıldı ve çadıra yatırıldı. Fakat kan bir türlü kesilmiyordu. Sonunda Hz. Sa'd kan kaybından şehit oldu.
Bu çadır içinde Rüfeyde tarafından yarası sarılmış olan başka yaralıların da bulunması pek tabii ise de, isimleri tarihe geçmemiştir. Rüfeyde'nin adı ve çadırı da Sa'd bin Muaz'ın yaralanması ve yarasının orada sarılması münasebetiyle kaydedilmiştir.
Allah`ın insanlara elçi olarak gönderdiği Peygamberlerini yine insanlar arasından seçmesi, onların insanlara her hususta rehberlik, örneklik, mürşidlik yapabilmeleri içindir. Peygamberler melekler arasından gönderilseydi, hiç şüphesiz bu netice alınamazdı. İnsana en iyi rehberliği, yine insanın yapabileceği açık bir gerçektir.
Peygamberimiz ne zaman nebi oldu, ne zaman resul oldu?
Peygamberimiz ne zaman nebi oldu, ne zaman resul oldu?
Rahmetinden Bir Damla Bizede Ayır YaRAB...
ALLAH ONLARI SINAV ETMİS HER İNSANIN SINAVI FAKLIDIR
gulferi yazdı:Tecvid: Her bir harfin hakkını vererek telaffuz etmek anlamını taşır. Bu bakımdan Kuranı Kerim Tecvidli okunduğu gibi duaları da tecvitli okumak en güzelidir. Ancak Tecvid bilmeyen bir kişinin Kuranı Kerim ve duaları okuması caiz olduğu gibi Kuranı Kerimi ve namaz dualarını tecvitli okumamak namazı bozmaz.
Tecvdin gayesi, Yüce Allah'ın "Kur'an'ı açık açık, tane tane oku" (el-Müzemmil, 73/4) buyruğunu gerçekleştirmektir. Buna göre Kur'an-ı Kerim, ağır ağır, harflerini belli ede ede, öyle ki, dinleyenlerin adeta harflerini sayabileceği şekilde okunmalıdır. Bu ayette Kur'an'ın güzel, ahenkli ve tane tane okunması, telaffuzu ve harflerin çıkış yerlerine uygun bir şekilde tilavet edilmesine dikkat çekilmektedir.
Kur'an-ı Kerim Allah katından lafız ve manasıyla birlikte inmiş olduğu için, Kur'an bütünlüğünü oluşturan lafız ve mana örgüsüne önem vermek gerekmektedir. Kur'an-ı Kerim'in arapça olması onun bu dilin özelliklerine göre okunmasını da gerekli kılmaktadır. Kur'an'ın belirli kurallara göre okunması gerektiğine göre, bu kuralların bir çeşit toplamı demek olan tecvîd de, Kur'an tilâvetinin ayrılmaz parçası durumundadır.
Hz. Peygamber, Kur'an'ın tecvîdle okunmasına büyük önem vermiş ve böyle okuyanları da takdirle karşılayarak bu kimselere iltifatta bulunmuştur. Meselâ, Kur'an'ı güzel okuma konusunda ün yapmış bir sahabe olan İbn Mes'ud için; "Kim Kur'an'ı ilk indiği şekilde okumayı severse, İbn Mes'ud'un kıraatini okusun" (İbn Mâce, Mukaddime, 11, I, 49, no: 138). buyurmuşlardır.
İbn Mes'ud'un "Kur'an'ı tecvîd ile okuyun, güzel seslerle onu süsleyin ve Arapça kurallara uygun olarak okuyun" (İbnü'l-Cezerî, en-Neşr fî Kıraati'l-Aşr, I, 210) şeklindeki sözleri de tecvîde uyma konusunda Sahabenin titizliğini göstermesi açısından önemlidir. Özetle söylenecek olursa; tecvîdin konusu, Kur'an kelimelerini oluşturan harfler; gayesi de, Kur'an-ı Kerîm'i hatasız ve güzel bir şekilde okumaktır. (Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. İsmail Karaçam, Kur'an-ı Kerim 'in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, 173-185).
Erdoğan PAZARBAŞI
BENİM SORUM;Allah niçin kullarını bir yaratmadı? Kimini kör, kimisini topal olarak yarattı?
- huzurahasret
- Yeni Üye
- Mesajlar: 7
- Kayıt: 22 Tem 2008, 23:00
Re:
s.a cevap: İnşallah
bende bir soru sorayım
HZ.Allahın tekvin sıfatının manası nedir
bende bir soru sorayım
HZ.Allahın tekvin sıfatının manası nedir
Re:
Tekvin; îcad ve yaratma demektir. Tekvin'i mâdum (yok) olan bir şey'i yokluktan çıkarmak, vücûda getirmek diye îzah etmişlerdir. Tekvin, Ehl-i Sünnet'in iki hak itikadî mezhebinden biri olan Mâtüridîlere göre, ilim, irade ve kudret sıfatından ayrı bir sıfattır. Yine Mâtüridîlere göre, Hak Teâlâ'nın yaratmak, rızık ve nimet vermek, azâb vermek, diriltmek, öldürmek gibi bütün fiilleri, tekvin sıfatına râcidir. Onun eser ve tecellîsi sayılır. Bunlara sıfat-ı fi'liyye (fiilî sıfatlar) da denilir. Kudret ve tekvin, birer kemal sıfatı olup zıdları olan acz, Allah hakkında muhaldir. Eş'arîlere göre ise: Allah'ın tekvin sıfatı diye ayrı, müstakil bir sıfatı yoktur. Tekvin, kudret sıfatının makdûrata (yaratılması takdîr edilmiş şeylere) yaratma ânında taallûkundan ibarettir. Yani tekvin, kudret sıfatı içinde itibarî bir vasıf olmaktadır. Allah Teâlâ'ya Mükevvin isminin verilmesi, O'na, kudret sıfatından ayrı, Tekvin adında bir sıfatın isnâd edilmesini gerektirmez. İcad etmek, yaratmak, bilfiil vücuda getirmek, Hak Teâlâ'nın Kudret sıfatıyla olur. Mâtüridîler Tekvin sıfatını Kudret sıfatından ayrı bir sıfat kabûl ettiklerinden, zâtî ve sübûtî sıfatları 8 olarak sayarlar. Eş'arîlere göre ise bu sıfatlar 7'dir (Sıfât-ı Seb'a).
Biraz (ç)alıntı oldu ama. ..
Biraz (ç)alıntı oldu ama. ..
Kuzular için ağlayan kurtlar da vardır hayatta(umarım)(Yunus Özyavuz)