Çocuklarda Oyun Bağımlılığı ve Zararları

Çocuklarımız hatta anne babaların güncel sorunlarından biriside elektronik ürünlere olan bağımlılık. İnsan ve hayat dergisinin ağustos 2017 sayısında çocukların elektronik oyunlara olan bağımlılığı ve bu durumun sonuçlarını inceleyen bir makale yer aldı. Bu konu hakkında daha fazla bilinç sahibi olabilmek adına makaleyi sitemizden paylaşıyoruz.

Oyun bağımlılığı günümüzde oldukça yaygınlaştı. Eskiden sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocuklarının erişebildiği bu imkânlar, akıllı telefonlar ve ekonomik internet paketleri ile sadece eve değil, her cebe girmiş durumda. Hal böyle olunca artık çocukların oyun oynamak ve eğlenebilmek için sokağa çıkmasına gerek kalmadı.

Özellikle bilgisayar oyunu piyasasının ve oyun çeşitliliğinin çok fazla olduğu bir çevrede, çocukların paylaşımları da daha çok oyunlar üzerine oluyor. Bu durum çocukları, diğer arkadaşları gibi o oyunlara erişme ihtiyacı içerisinde bırakıyor. Bunun bilincinde olan sözde uyanık aileler de, çocuklarını bundan mahrum etmemek adına kendi elleriyle bu oyunları çocuklarına temin etme yoluna gidiyorlar. Asıl amaçları çocuklarını dış dünyanın tehlikeli sularından koruyup, onları “ev” dedikleri güvenli kalelerinin ardında muhafaza edebilmek. Böyle yaparak güvenli sandıkları kalelerinin, internet ile Las Vegas kumarhanelerinden farksız olabileceğini bilemiyorlar. Yaptıkları hatayı anladıklarında ise iş işten geçmiş oluyor. Çünkü aynı evin içinde güvende tuttuklarını sandıkları çocukları, artık kendilerinden giderek uzaklaşıyor ve sanal dünyanın karanlık sularında rota bilmeden seyahat ediyor.

Dopamin ve oyun bağımlılığı

Salgılandığı zaman insanın haz-zevk duymasına neden olan birtakım hormonlar vardır. Dopamin hormonu bunlardan en önemlisidir. Bu hormon daha çok keyif verici bir işle meşgul olurken veya insan ödüllendirildiği zaman salgılanır. Bilgisayar oyunu oynamak da bu kabildendir. Bununla beraber oyunların geneli ödül-ceza sistemi mantığına dayandığı için yine dopamin salgılanması söz konusudur. Puan, sanal para, altın, silah, karakter gücü gibi cazip ödüllendirme sistemi sembolik, nitelik taşıyan ödüllere ulaşma konusunda insanları bağlar. Bunun neticesinde beyinde dopamin salgılanmaya devam eder ve madde bağımlığına benzer bir bağımlılık gelişir.

Yapılan klinik gözlemler, oyun bağımlığına yakalanan kişilerin genel anlamda özgüven problemi yaşayan, kendilerini değersiz hisseden, sosyal ilişkiler kurmakta ve kendilerini ifade etmekte zorlanan kişiler olduğunu gösteriyor. Problemine çözüm bulamayan ya da onlarla baş edemeyen bu kişiler, kendilerini “işe yarar” hissettikleri oyun ortamına kaçıyorlar. Oyun karakteri ile kendilerini aşırı derecede özdeşleştirerek, normal hayatta gösteremeyecekleri cesareti ve ego tatminini sanal âlemde gösteriyor ve bu sayede kendilerini yeterli ve daha değerli görebiliyorlar.

Psikolojik tesir

Bilgisayar oyunlarıyla çocuklar, daha erken yaşlarda; öldürme, ölüm ve şiddet hissiyatının tesiri altında kalıyorlar. Uzun vadede bu durum öfkeli, tepkili ve merhametsiz nesillerin yetişmesine zemin hazırlıyor. Bunun zararı sadece çocuğun kendisine değil, bütün toplumadır.

Bilgisayar bağımlılığının diğer bir olumsuz etkisi ise, sosyal hayatı olumsuz etkilemesidir. Yalnızlıklarını sanal âlemde gidermeye çalışan bu çocuklar, zamanla sosyal hayatı da aynı mekaniklikle yaşamaya başlıyorlar. Zamanla diğer insanlarla sağlıklı iletişim kurmayı unutan bu çocuklar, kendi yalnız dünyalarına mahkûm oluyorlar. Bir süre sonra da asosyal olup evden hiç çıkmak istemezler. Kendi evlerinde bile ailelerinden uzaktırlar. Ailesi bin bir emekle büyüttüğü yavrusunu; millet, memleketi kalkındıracak bir ferdini, çocuk ise kendini kaybetmiştir. Zamanla yalnızlaşan çocuk, bu yalnızlığını gidermek için hormon tadında geçici haz aldığı şeylere daha da fazla yoğunlaşıyor. Adeta ekranın içine girip orada yok olmak istiyor. Bunun sonucunda da tedavisi mümkün olmayan derin bağımlılıklar ortaya çıkıyor.

Bilgisayarın bir başka zararı ise çocukların hayal dünyasını yok etmesidir. Sanal arkadaşlıklar kuran ve sohbetlerini orada yapan çocuklar, dışarı çıkma ihtiyacı hissetmiyorlar. Hareket etmeye ve spora takatleri kalmıyor. Hareketli ve çalışan insanlardan daha yorgun, daha tahammülsüz ve daha sabırsızdırlar. Çünkü kan ter içinde koşmadan, hoplayıp zıplamadan, düşüp kalkmadan büyümektedirler. Gerçek hayattan kopuk yaşayan, ilişkilerini ve iletişimini sanal âlemde yaşayan bu çocuklar, insanların arasına çıktığında, bocalamaya mahkûmdur. Sanal ilişki tarzının gerçek hayatta işe yaramadığını gördükleri zaman, yeniden sanal dünyalarına dönmek isteyecektirler. Çünkü yabancısı oldukları bu dünya onları çok korkutmaktadır. Artık gerçek hayata dair hayal kurmak da istemezler.

Zihne etkileri

Oyun bağımlılığı, çocuklar üzerinde etkileri uzun yıllar sürecek olan sonuçlara da yol açabiliyor. Özellikle “dikkat ve konsantrasyon” eksikliği bunların başında geliyor. Şöyle ki; çocukların oynadıkları oyunlar genellikle hareketli, heyecan verici, hızlı ve ani değişimleri olan, ödül kazandıran ya da kaybettiren sanal oyunlardır. Daima böyle bir ortama maruz kalan insan beyni, bir süre sonra gerçek hayatta da aynı hızda akan benzer olaylarla karşılaşma beklentisi içine giriyor. Oysa gerçek hayat, oyundaki sanal hayatın aksine son derece sakindir. Okul dersleri ve ödevler için ise tam bir sabır ve konsantrasyon gereklidir. Hal böyle olunca, sanal dünyanın hızlılığına alışmış olan bir zihne sahip çocuk, bir süre sonra ödev yapma, ders dinleme, kitap okuma gibi ‘ona göre son derece sıkıcı ve zevksiz’ faaliyetlere alışamıyor. Sanal alemin renkliliği ve hareketliliğine dönme ihtiyacı hissediyor. Bu durumu kısıtlamaya ya da engellemeye yönelik aileden ya da çevreden bir etkiye maruz kaldığında ise asabileşerek öfke zırhına bürünüyor.

TEKNOLOJİ VE ALTERNATİFLERİ

Son günlerde bilgisayar oyunlarının çocukların düşünme tarzlarına olumlu tesirinin olduğuna dair makaleler yazıldı. Ama bunlar “bir gram şeker için bir kilo keçiboynuzu yemek” hükmündedir. Olumsuz etkilerinin çokluğu göz önüne alındığında, evdeki bilgisayarın ne amaçla ve ne sıklıkta kullanılacağını kontrol etmemiz gerekir. Uzmanlar, özellikle okul dönemlerinde ve hafta içinde çocuğun bilgisayardan uzak tutulması gerektiğini savunmaktadırlar. Ödev gibi zorunlu durumlar hariç, eğlence aracı olarak hafta içinde bilgisayarın kullanılmamasını tavsiye ediyorlar. Bilgisayarın başından kalkan çocuğun tekrar derse oturması da pek mümkün olmuyor. Çünkü kafası bilgisayar oyununda olan çocuk derse konsantre olamıyor. Tavsiye edileni, sadece hafta sonunda ve saat sınırlaması getirilerek, bir usul dahilinde müsaade edilmesi yönündedir. Tabi bu söylenenler, bilgisayarı çocuğun elinden alırken, diğer taraftan da akıllı telefonun eline verilmemesi kaydıyladır.

Kendi çocukluğunuzu düşünün, dışarıda saklambaç ve çelik-çomak oynadığınız, bisiklet sürdüğünüz; içerde ise körebe olduğunuz, kemer sakladığınız, isim-şehir oynarken olmayan ülkeler söylediğiniz eğlenceli zamanları… Oyun oynamak herkesin hakkıdır. Amacımız çocukları oyundan uzak tutmak değil, doğru ve faydalı olana yönlendirmektir.

Üstelik oyun oynamak çocukların olduğu kadar, yetişkinlerin de hakkıdır. Anne-babaların çocuklarıyla oyun oynaması hem aralarındaki bağı kuvvetlendirecek, hem de yoğun bir iş gününün ardından stres atmalarını sağlayacaktır. Hem çocuklarınızla beraber güzel vakit geçiremeyiz, sizin sağlığınıza da iyi gelecektir. Aynı zamanda, önemsendiği ve ilgilenildiğini hisseden çocuğunuzun bu sayede kendine olan güveni de artacaktır. Bunu yaparken de fizikî aktiviteden ve üretkenlikten mahrum bilgisayar oyunları yerine, çocukların yaşına uygun, onların hayal gücünü ve yeteneklerini destekleyen zeka oyunlar tercih edilmelidir. Bu konuda TÜZDER’in ve diğer eğitim kurumlarının patentli olarak satışa sundukları zekâ oyunları incelenebilir.

Kaynak: İnsan ve Hayat Dergisi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın