Tevbe etmeliyiz

İslami İçerikli Makaleleri Paylaşabileceğiniz Alan

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
Kullanıcı avatarı
ENSAR65
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 378
Kayıt: 02 Eki 2007, 23:00
Konum: erciş

Tevbe etmeliyiz

Mesaj gönderen ENSAR65 »

İçerisinde bulunduğumuz bu günlerin kırbaçla dokunur gibi ruhumuza ihtar ettiği ortak bir hakikat vardır. Hal lisanıyla söylenen bu hakikat şudur:

“İman edenler için, ALLAH’ın zikri ve kendilerine inen hakikat sebebiyle kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilen, üzerlerinden uzun zaman geçtiği için kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu fasık, yoldan çıkmış kimselerdir.” (Hadid Sûresi: 16)

Ömrünü eşkiyalıkla geçiren Fudayl b. İyaz “K.S.”, bir gün yüksekçe bir duvarın üzerine çıkmış, bir kadını seyrediyordu. O sırada biraz ileride bir zat da yukarıdaki ayet-i kerimeyi okuyordu. Fudayl, kırbaç gibi ruhunda şaklayan:

“Kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi?” ayet-i kerimesini duyar duymaz kendini yere atmış ve: “O an geldi ya Rabbi” diyerek tevbe etmişti. İşte o an, Fudayl’ın Hakk’a vuslat yolunda yeni bir dönüm noktasıydı. Ayet-i Kerime bizi de tevbeye davet ederek içinde bulunduğumuz şu günlerde geniş mefhumuyla şöyle ihtarda bulunuyor: “Epeyce ömrünüzü geride bıraktınız. Bu elinizdeki son fırsat olabilir. Hâlâ ALLAH’ı zikrederek ve Kur’an-ı Kerim okuyarak kalplerinizin yumuşama zamanı gelmedi mi?”

Gerçekten bu günler, duaların ALLAH’a arz edilmesi, pişmanlık gözyaşlarıyla günahların silinmesi bakımından büyük bir fırsattır. Bu günlerde nefis muhasebesi yapılmalı, ana sermayemiz olan ömrümüzün nerede tüketildiği gözden geçirilmeli, amel defterimize neler yazıldığı, Mahşer günü kurulacak Büyük Mahkemenin tek Hakimi Yüce ALLAH’ın hakkımızda nasıl bir hüküm vereceği düşünülmelidir. Çünkü Yüce Rabbimizin ikram ettiği bu dünya hayatını ibadet ve taatla değerlendirmeyenlerin o gün pişman olacaklarını ve:

“Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!” (Fecr sûresi: 24) diyeceklerini, Kur’an-ı Kerim bize haber veriyor.

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, hastalık, mal-mülk edinme, yaşlılık, aniden gelen ölüm gibi engeller çıkmadan, ibadet için eldeki fırsatların güzelce değerlendirilmesini istemiş ve Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre şöyle buyurmuştur:

“Yedi şey gelmeden önce, ibadetleri yerine getirmede acele ediniz!

* İnsana her şeyi unutturan fakirliği mi bekliyorsunuz?

*Tuğyan ettirip azdırıcı, taşkınlığa götüren zenginliği mi bekli-yorsunuz?

* İfsad edici, sağlığı bozan hastalığı mı bekliyorsunuz?

*Takati kesen yaşlılığı, aklınızı götürecek ihtiyarlığı mı bekli-yorsunuz?

*Hayatı sona erdiren ani ölüm mü bekliyorsunuz?

* Beklenilen ve ne zaman çıkacağı fark edilmeyen büyük şerri: Deccali mi bekliyorsunuz. Bu beklenen gaib bir şerdir.

* Yoksa çok ürpertici ve çok acı bir gün olan kıyameti mi bekliyorsunuz? Kıyamet ise hepsinden kötü, hepsinden daha acıdır.” (Tirmizi, Zühd: 4, 4/552, No:2308; Nesâî, Cenaiz: 123, 4/4)

Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz dindeki ihmali sebebiyle mü’mini tevbih, azarlama üslubuyla, hayırlı amellerde bulunmakta gecikmemek gerektiğini ders veriyor. Hadis-i şerifte sayılan yedi hallerden bir kısmı hemen gelebilecek durumdadır. Onlardan biri geldi mi hayır yapma imkanı kalmayacaktır. Öyleyse, bu musibetli durumlar gelip çatmadan elinizdeki fırsatı hayır işlemede değerlendirin buyrulmuş olmaktadır.
kula bela gelmez,HAK yazmadıkca;HAK bela yazmaz kul azmadıkça.
Cevapla

“Makaleler” sayfasına dön