Nebiler Sultanı, insanlığa yön gösteren bir kutup yıldızıydı
Bu günlerde her yerde İnsanlığın İftihar Tablosu konuşuluyor. Onun kokusu sanki her yanımızı sarmış gibi. Gazetelerde O.. dergilerde O.. televizyonlarda O.. konferanslarda O.. evlerimizde O.. gönüllerimizde O.
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir güneş gibi insanlık semasında doğmuş, bütün dünyaya ışıklarını saçmış ve kıyamete kadar da saçmaya devam edecektir. O, çok kısa denebilecek bir zaman dilimi içinde bütün çağları aydınlatacak ve insanların problemlerine çareler sunacak bir hayat yaşamıştır. Hazreti Muhammed (aleyhissalatü vesselâm)ın, bütünüyle beşerin hayatına lâzım gelen şeylerle zuhuru öylesine harikuladedir ki, insanlık tarihinde eşini göstermeye imkân yoktur. Beşer tarihinde çeşitli icraatçılar, ıslahatçılar vardır. Kâinatın Efendisi, reformcu değildir. O, Hazreti Ademle başlayan Allahın yegane dini İslamın üzerine konan tozu toprağı silmiş, bundan on dört asır evvel onu kendine has saflığıyla yeniden ortaya çıkarmış ve beşere takdim etmiştir.
Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) reformcular gibi hayatın sadece bir yönüne ait meseleleri ıslah etme, deforme olmuş şeyleri reforma tabi tutma meselesiyle meşgul olmamıştır. O, bir insanın yatıp kalkmasından uyumasına, hangi tarafı üzerine yatacağına, nasıl yiyeceğine, ibadetlerini nasıl yapacağına, inandıklarına nasıl inanması gerektiğine, ahlaka.. hasılı hayatın her yönüne dair düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler neticesinde de bütün insanlığa örnek bir toplum yetiştirmiştir. Efendimizin mektebinde yetişen Sahabe-i Kiram, öyle bir hayat yaşamışlardır ki, onların hayatlarını okuduğumuz zaman şaşkınlıktan kendimizi alamıyoruz.
Eğer siz onları görseydiniz
Sahabenin yaşadığı başdöndürücü hayatı, Medinede dünyaya gelen, başta Hz. Ömer olmak üzere pek çok sahabinin duasını almış ve yetmişi Bedir gazisi olmak üzere yaklaşık yüzyirmi kadar sahabiyle de bizzat görüşme imkanı olmuş bir sahabi aşığı olan Hasan Basri Hazretleri (ö. 110/642) şöyle dile getiriyor: Eğer siz sahabeyi görseydiniz, onlara deli! derdiniz; onlar sizi görselerdi, bunlar mümin değil derlerdi.
Hasan Basri Hazretlerinin sahabeye karşı çok engin bir sevgi, saygı ve hürmeti vardır. Bir gün kendisine Ömer bin Abdülaziz ile Vahşinin derece ve mertebeleri sorulunca, Ömer Bin Abdülaziz ancak Vahşinin atının burnunda bir toz olabilir demiştir. İşte Hasan Basri Hazretlerinin sahabe düşüncesi buydu. Aynı zamanda o, sahabenin yaşamış olduğu hayata da derin bir özlem duyuyor ve etrafında bulunan insanların yaşayışları ile sahabenin yaşayışını kıyaslayıp üzülüyordu.
Hz. Ebu Bekir, izzet ve haysiyetini ayaklar altına alıyordu
Ashab-ı kiram efendilerimizin hayatlarına bakıldığında Eğer siz sahabeyi görseydiniz, onlara deli! derdiniz sözünü doğrulayacak pek çok tablo görmek mümkündür. Mesela Hz. Ebû Bekir, Kureyşin hürmet ettiği, sevip saydığı bir insan olmasına rağmen, Allah Rasulüne iman etmesiyle müşriklerin düşmanı haline gelir. Kureyşin ileri gelenleri bir gün Hacer-i Esvedin yanında oturup Efendimizin aleyhinde konuşurken, Allah Rasulü oraya gelir. Onlar Efendimizi aralarına alıp yakasından çekerek sataşırlar. Biri bu hadiseyi hemen Hz. Ebu Bekire haber verir. O, koşa koşa Kâbeye gelerek, Yazıklar olsun size! Siz Rabbim Allahtır diyen birisini öldürmek mi istiyorsunuz? Halbuki O, size Rabbinden apaçık delillerle gelmiştir. der.
Müşrikler Hz. Ebu Bekirin bu çıkışı üzerine Efendimizi bırakıp ona yönelir ve onu tartaklarlar.
Eziyetler onları yıldırmadı
Müşriklerin bu tür eziyet ve işkencelerinin artması sonucu Hz. Ebu Bekir sıcak yuvasını, kendisini çok seven babasını, evlatlarını ve hanımını bırakıp Habeşistana hicret etmek için Nebiler Sultanından izin alır. Amacı Mekkeden ayrılıp Kızıldeniz yoluyla Habeşistana ulaşmaktır. Yolda İbn Dağinneye rastlar ve onun himayesine girerek Mekkede kalır. Müşrikler, Hz. Ebu Bekir (ra), kaldığı evin önünde yaptırdığı bir cumbada Kuran okuyup etraftaki insanlara tesir ediyor diye ona mani olmak isterler. Bunun üzerine İbn Dağinne, himayesinin devamı için Hz. Ebu Bekirden Kuran okumaktan vazgeçmesini söyler. Hz. Ebu Bekir ise hayatını ortaya atarak, her şeye rağmen Kuran okumaktan vazgeçmeyeceğini söyler. Hz. Ebu Bekir, herkesin sevdiği bir insandır. Mekkede Ebu Bekir gibi birisine eza ve cefa edilmez. O, Mekkeden uzaklaştırılamaz. duygu ve düşüncesi hakimdir. Fakat o, her şeye rağmen, izzetini ve haysiyetini ayaklar altına alıp Efendimize teslim olmuştur.
Hz. Aliye gelince o, Efendimizin hicretinde tamamlayıcı bir rol üstlenmiştir. Darun-Nedvede bir araya gelen müşrikler şöyle bir karar almışlardı: Her kabileden güçlü ve cesaretli adamlar bir araya gelecek ve hep birlikte Allah Rasulünü öldüreceklerdi. Onlar bu karar ile Abdümenaf Oğullarının bütün kabilelere kan davası güderek savaş açma cesaretini gösteremeyeceklerini düşünüyor ve sorumluluğu dağıtıyorlardı. Bu gelişmeden haberdar olan Efendimiz, yatağına Hz. Aliyi bırakmış, müşriklerle çevrili evden Yâsin Sûresini okuyarak ve bir avuç toprağı onların üzerine serperek çıkıp gitmiştir.
Hz. Ali o zaman 23 yaşlarındadır. Yani bir insanın dünya ile en çok senli benli olduğu bir devre. Ama onun düşünce ve inancına göre peygambersiz hayat bir hiçti ve o, bu uğurda ölümü göze alarak Allah Rasulünün yatağına seve seve yatmıştı. Neden sonra içeriye giren müşrikler örtüyü kaldırdıklarında karşılarında Hz. Aliyi görünce şaşırmışlar ve onu öylece bırakarak Efendimizin peşine düşmüşlerdir.
Müslümanlığı dünyaya nasıl tanıtırız?
Hz. Halid (ra), iki imparatorluğu yerle bir etmişti; ama kendisine ait hiç mal-mülk edinmemişti. Bu, mal-mülk olmamalı demek değildir.. gönlünü dünyaya kaptırmama, mala mülke, makama mansıba bağlanmama.. bağlanılması lazım gelene bağlanma demektir.
Onlar, Allah ve Rasülünü anlatmaktan başka hiçbir şey düşünmüyorlardı. İstiyorlardı ki; herkes Allahı (celle celâluhû) tanısın. İnsanlar, Hz. Muhammedle (sas) tanışsın. Gece gündüz Bu kocaman dünyaya nasıl Müslümanlığı anlatırız? diyorlardı. Bir gün dünyanın büyüklüğüne bakıyor, anlatılanları dinliyor ve Demek ki, bu dünyaya Müslümanlığı anlatmak bir insanın ömrüne sığmayacak kadar zormuş. diyorlardı. Sadece şu söze bile baksanız, maksat ve gayelerinin ne olduğunu, ne ile dertlendiklerini görürsünüz.
Allah Rasûlü (sas) Benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır. buyurmuştu. Onlar, bunu bir vazife olarak anlamışlar ve hep bu vazifeyi eda etme gayretiyle yaşamışlardı. Aziz milletimizin mazisi bu kutlu vazifeyi yapmanın izzetiyle doludur.
Hz. Musab, Uhud sonrası yüzünü saklıyordu
Hz. Musabın hayatı hep dini tebliğ etmekle geçti. Bir dönem geldi ki, dini tamamıyla ortadan kaldırmak isteyen insanlar bir ordu toplayıp Müslümanların üzerlerine yürümüşlerdi. Burada da Musaba düşen dinini korumaktı. İşte Uhudda sahabi bu mükellefiyeti yerine getirmek için bir araya geldi. Aralarında Musab da vardı. O gün elinde kılıç akşama kadar savaştı. Öyle savaştı ki, melekler dahi onu gıpta ile seyrediyorlardı. Bir ara Musab yediği son kılıç darbesiyle yüzüstü yere düştü. Hemen bir melek onun suretine girdi ve Musabın kavgasını o devam ettirdi. Akşam üzeri Allah Rasulü ona hitaben Musab! diye seslenince melek, Ben Musab değilim Ya Rasulallah! dedi. Mesele anlaşılmıştı. Musab çoktan şehit düşmüştü. Biraz sonra Allah Rasulü ve bir grup sahabi, Musabın naaşının yanındadır. Her iki kolu da omuzdan kopmuştur. Musabın başını gövdeye bağlayan sadece deridir. Ve o sanki yüzünü bir yerden saklar gibidir. Meselenin bundan sonrasını bir başka rivayet bize şöyle anlatır: Musabın yüzünü niçin sakladığını ancak Allah Rasulü anlayabilmişti. Gözyaşları içinde sahabiye bu durumu şöyle anlatmıştı: Biliyor musunuz Musab niçin yüzünü sakladı? Birinci sebep şuydu: Kolu kanadı koptu. Artık Rasulullahı koruyamayacaktı. Ya bu esnada biri Allah Rasulüne saldırır da ben Onun yardımına koşamazsam, diye düşündü ve yüzünü onun için sakladı. İkinci sebep ise, ben şu anda Rabbimin huzuruna gidiyorum. Halbuki şu anda Rasulullahı korumam lazım. Ya Allah Rasulüne bir şey yaparlarsa ben Rabbimin huzuruna hangi yüzle varırım, diye düşünüyor ve yüzünü Rabbinden saklamaya çalışıyordu...
İşte Rasul-ü Ekrem bunu söylerken, hakikat karşısında fedai ve alabildiğine hasbi bir ruhun düşüncelerine tercüman oluyordu.
ALINTI
Nebiler Sultanı,insanlığa yön gösteren bir kutup yıldızıydı.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) hakkında bilinmesi gerekenler, hadîs-i şerifler ve onun mübârek hayâtı, ahlâkı..
Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul
Cevapla
1 mesaj
• 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
“Peygamberimiz Hz. Muhammed ( s.a.v )” sayfasına dön
Geçiş yap
- İslami Konular
- ↳ Dini Gün, Geceler ve Mübarek Aylar
- ↳ Namaz Bölümü
- ↳ Namaz Duaları
- ↳ Fıkıh ve Akaîd
- ↳ Zekat-Fitre-Sadaka
- ↳ Ahiret ve Kıyamet
- ↳ Tasavvûf
- ↳ Kurban Bayramı ve Kurban Kesmek
- ↳ İslami Bilgi ve Kaynaklar
- ↳ İslam'da Aile Hayatı
- ↳ Dua Köşesi
- ↳ Sahabeler
- ↳ Hutbeler ve Vaazlar
- ↳ İslam Büyüklerimiz
- ↳ Faziletler Bölümü
- ↳ Soru-Cevap
- ↳ Ezber ve Hafızlık Hakkında Bilgiler
- ↳ Çocuk Eğitimi
- Kurân-ı Kerim
- ↳ Kur'an Tefsiri
- ↳ Kurân-ı Kerim Meâli
- ↳ Arapça Öğreniyorum
- IslamiYasam.Com
- ↳ Forum Kuralları
- ↳ Tanışma Bölümümüz
- ↳ Duyurular
- ↳ Eleştirileriniz
- ↳ Üyelerden Duyurular
- Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)
- ↳ Peygamberimiz Hz. Muhammed ( s.a.v )
- ↳ Hadisler Deryası
- ↳ Güllerin Efendisine Selam Olsun
- Ramazan-ı Şerif Özel
- ↳ Ramazan Ayı Hakkında Bilinmesi Gerekenler
- ↳ Ayet ve Hadisler
- ↳ Kıssalar
- ↳ Oruç Hakkında Bilinmesi Gerekenler
- Hac ve Umre
- ↳ Hac ve Umre
- ↳ Mekke Hakkında Bilgiler
- ↳ Medine Hakkında Bilgiler
- ↳ Hac ve Umre Ziyaretinde Bilinmesi Gerekenler
- ↳ Hac ve Umreye Gidiceklere Duyurular
- ↳ Hac ve Umreye Giden Üyelerimizin Duyuruları
- Osmanlı İmparatorluğu
- ↳ Osmanlı İmparatorluğu
- ↳ Osmanlı Hakkında Bilinmeyenler
- ↳ Osmanlı Sultanları
- ↳ Osmanlıda Eğitim
- ↳ Osmanlıda Süslüme Sanatları
- ↳ Genel
- ↳ Fatih Sultan Mehmet Özel
- Sesli ve Görüntülü Eserler
- ↳ İlahiler - Ezgiler
- ↳ Belgeseller
- ↳ Çocuklar İçin
- Bilgilenelim
- ↳ Dini Hikayeler
- ↳ Sırlar Dünyası
- ↳ Kıssadan Hisse
- ↳ Güzel Sözler
- ↳ Sağlık ve Yaşam
- ↳ Kişisel Gelişim
- ↳ Makaleler
- ↳ Tarihi ve Kültürel Mekanlar
- ↳ Rüya Tabirleri Yorumları
- Serbest Kürsü
- ↳ Bilmece-Bulmaca ve Oyun
- ↳ Güncel Haberler
- ↳ Genel Konular
- ↳ Sesli ve Görüntülü Eserler
- ↳ Resimler
- ↳ Komik Gazete
- Kültür ve Tebessüm
- ↳ Şiirler
- ↳ Edebiyat
- ↳ Fıkra, Mizah Bölümü
- ↳ Unutulan Kültürel Değerler
- Kitaplık
- ↳ Çocuk ve Gençler İçin Kitaplar
- ↳ Diğer Dini Kitaplar
- Yemek Tarifleri
- ↳ Yemek Tarifleri
- ↳ Deniz Ürünleri
- ↳ Çorbalar
- ↳ Sebze Yemekleri
- ↳ Et Yemekleri
- ↳ Tatlılar
- ↳ Hamur İşleri
- ↳ Salatalar
- ↳ Makarna ve Pilavlar
- ↳ Yöresel Yemekler
- Bilgi İşlem
- ↳ Bilgisayardaki Sorunlarınız
- ↳ Bilgisayarlar Hakkında Sormak İstedikleriniz