gaflete düşmek
Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul
Re: gaflete düşmek
dünyanın gelip geçici olduğunu söyler dururuz ama neden hala akıllanmıyoruz.Başımıza gelen olaylara ne kadar sabır gösteriyoruz.Hemen gaflete düşüyoruz.NEDEN?
Re: gaflete düşmek
İnsanların büyük bir çoğunluğu, Allah'ın açık ayetlerinden, emir ve yasaklarından habersiz bir şekilde, sadece kendi istek ve arzuları doğrultusunda yaşarlar. Bu insanların, dünya nimetlerine sahip olmak, mutlu olmak, eğlenmek, nefsani arzularını tatmin etmek dışında başka bir istekleri yoktur. Sadece dünyanın çekici süsüne ilgi duyar ve istedikleri şeylere sahip olmak için yaşamları boyunca çaba harcarlar. En büyük sıkıntıyı ise, bu çabalarının boşa çıkması ya da ellerindekini yitirmeleri sonucunda yaşarlar.
Oysa yalnızca kısa bir süre yaşadıkları dünya hayatı herşeyiyle bir gün sona erecektir. Onlar ise, kendileri ve Allah'ın hoşnutluğundan uzak bir hayat süren diğer insanlar için hazırlanmış olan şiddetli ve ebedi azaptan habersizdirler. Büyük bir korku ve sıkıntı duyacakları ahiret gününe doğru ilerlerken dünyanın geçici süsüne tutkuyla bağlanıp sadece dünyevi tutkularını kaybetmenin endişesini ya da üzüntüsünü duyarlar.
İnsanların, Allah'ın açık delillerine, emir ve uyarılarına rağmen gösterdikleri bu şuursuz, kayıtsız ve ilgisiz tutumlarına "gaflet" adı verilir.
Allah her insan için bedeni de dahil olmak üzere, baktığı her yerde Kendi varlığını hatırlatacak türlü güzellikler ve nimetler yaratmıştır. Hayatımızın her anı, gözümüzü çevirdiğimiz her yer, saymaya güç yetiremeyeceğimiz yaratılış mucizeleriyle donatılmıştır. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Oysa yalnızca kısa bir süre yaşadıkları dünya hayatı herşeyiyle bir gün sona erecektir. Onlar ise, kendileri ve Allah'ın hoşnutluğundan uzak bir hayat süren diğer insanlar için hazırlanmış olan şiddetli ve ebedi azaptan habersizdirler. Büyük bir korku ve sıkıntı duyacakları ahiret gününe doğru ilerlerken dünyanın geçici süsüne tutkuyla bağlanıp sadece dünyevi tutkularını kaybetmenin endişesini ya da üzüntüsünü duyarlar.
İnsanların, Allah'ın açık delillerine, emir ve uyarılarına rağmen gösterdikleri bu şuursuz, kayıtsız ve ilgisiz tutumlarına "gaflet" adı verilir.
Allah her insan için bedeni de dahil olmak üzere, baktığı her yerde Kendi varlığını hatırlatacak türlü güzellikler ve nimetler yaratmıştır. Hayatımızın her anı, gözümüzü çevirdiğimiz her yer, saymaya güç yetiremeyeceğimiz yaratılış mucizeleriyle donatılmıştır. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Re: gaflete düşmek
Rabbin sana ne darıldı ne de seni bıraktı..
Diyelim başınıza istemediğiniz bir olay geldi.
Yıkık, perişansınız. Kimse ile görüşmek istemiyorsunuz. Çoğunluk size küsmüş gibi. Yalnızsınız.
Herkes benden uzak, herkes bana kırgın
düşüncesi içinde çöküntü yaşıyorsunuz.
Yalnızlığınızın karanlık mağarasına şu ayet bir güneş gibi doğuyor:
"Rabbin
sana ne darıldı, ne de
seni bıraktı"(Duha-3)
Kim
kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın, kim terk ederse etsin.
Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya,
ne gam! .. Bu ne büyük ferahlık değil
mi? ..
.........
Başınızda ağır bir dert var. Sanki hiç
bitmeyecek gibi geliyor. Sanki bu
sorun hayatınızın sonunu hazırlıyor gibi. İşte o an ayet yetişiyor
imdada:
"Demek ki, zorluğun
yanında bir kolaylık mutlaka var! Zorluğun yanında bir
kolaylık muhakkak var! " (İnşirah-5/6)
Garantiyi veren Allah! .. Hem de ne
garanti, her zorlukla beraber bir de kolaylık geleceği
"mutlaka" ifadesi ile
pekiştirilip ikna olalım diye iki kere tekrarlanıyor.
Ayet; kolaylığın zorluk içinde saklı olduğunu,
çözümün sorunda gizli
olduğunu da
fısıldıyor. Bu manayı duymuş olan Niyazi Mısri(k.s) şöyle demiş:
"Derman aradım derdime, derdim bana derman
imiş"
.........
Maddi sıkıntınız hat
safhada. Yoksul düştüğünüzü hissediyorsunuz. İflas
ettiniz..
Sıfırı tükettiniz yani. Nasıl ayağa kalkarım düşüncesi içinde
boğulurken
ayet size yeni bir ümit
veriyor: "Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah
dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz
Allah hakkıyla bilendir, hüküm
ve
hikmet sahibidir." (Tevbe-28 )
.........
Bir yakınınız ölümcül
hastalıkla yatağa düştü. Doktorlar fazlaca ümit
vermiyorlar.
Çoğu kere Onu nasıl teselli edeceğinizi dahi bilemiyorsunuz. Gerçek
ortada
iken moral vermeye çalışmak
sanki sahte davranmak gibi geliyor size. Ciddi
bir delil olmalı ki hastanıza siz de inanarak
moral verebilesiniz. Eyyub
Nebi var
Kur'an'da...
Hastalıkların, dertlerin en ağırına müptela olmuş ama sıhhate
kavuşmuş. Onun
hali size dayanak
oluyor: Kulumuz Eyyub u da an, o zaman Rabbine şöyle nida
etmişti: "Bak bana, meşekkat ve acı ile
şeytan dokundu! Ve ona, bütün
ailesini ve beraberlerinde bir misli daha tarafımızdan bir rahmet
olarak
bahşettik ki, temiz akıllılar
için bir ibret olsun. (Sa'd-41/43)
.........
Ama yine de bazı şeyleri yediremiyorsunuz kendinize. Bir
tutamak arıyorsunuz. Ayet el veriyor
size: "Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda
hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi
seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara-216)
......... Rabbimiz Allah, Rasülümüz Muhammed(s.a.v) ,
Kitabımız Kur'an, Yolumuz Sırat-ı Müstakim! .. Bizden bahtiyarı yok dünyada! .. Her ne olursa
olsun, ne yaşanırsa yaşansın zafer ve
başarı bizim. Bunu da kafadan söylemiyoruz, Kur'an konuşuyor:Vel
Akıbetü lil Müttakin(Kasas-83):Akıbet(hayırlı son, güzel sonuç) Müttakiler (takvayı kuşananlar,
korunanlar, inanca sarılanlar)
içindir! ..
sanırım bu yazı gaflete düşenlere ve hatta hatta Rabbimizden ümid kesenlere olsun..Rabbim gaflete düşüp kendini unutanlardan eylemesin.selametle
Diyelim başınıza istemediğiniz bir olay geldi.
Yıkık, perişansınız. Kimse ile görüşmek istemiyorsunuz. Çoğunluk size küsmüş gibi. Yalnızsınız.
Herkes benden uzak, herkes bana kırgın
düşüncesi içinde çöküntü yaşıyorsunuz.
Yalnızlığınızın karanlık mağarasına şu ayet bir güneş gibi doğuyor:
"Rabbin
sana ne darıldı, ne de
seni bıraktı"(Duha-3)
Kim
kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın, kim terk ederse etsin.
Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya,
ne gam! .. Bu ne büyük ferahlık değil
mi? ..
.........
Başınızda ağır bir dert var. Sanki hiç
bitmeyecek gibi geliyor. Sanki bu
sorun hayatınızın sonunu hazırlıyor gibi. İşte o an ayet yetişiyor
imdada:
"Demek ki, zorluğun
yanında bir kolaylık mutlaka var! Zorluğun yanında bir
kolaylık muhakkak var! " (İnşirah-5/6)
Garantiyi veren Allah! .. Hem de ne
garanti, her zorlukla beraber bir de kolaylık geleceği
"mutlaka" ifadesi ile
pekiştirilip ikna olalım diye iki kere tekrarlanıyor.
Ayet; kolaylığın zorluk içinde saklı olduğunu,
çözümün sorunda gizli
olduğunu da
fısıldıyor. Bu manayı duymuş olan Niyazi Mısri(k.s) şöyle demiş:
"Derman aradım derdime, derdim bana derman
imiş"
.........
Maddi sıkıntınız hat
safhada. Yoksul düştüğünüzü hissediyorsunuz. İflas
ettiniz..
Sıfırı tükettiniz yani. Nasıl ayağa kalkarım düşüncesi içinde
boğulurken
ayet size yeni bir ümit
veriyor: "Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah
dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz
Allah hakkıyla bilendir, hüküm
ve
hikmet sahibidir." (Tevbe-28 )
.........
Bir yakınınız ölümcül
hastalıkla yatağa düştü. Doktorlar fazlaca ümit
vermiyorlar.
Çoğu kere Onu nasıl teselli edeceğinizi dahi bilemiyorsunuz. Gerçek
ortada
iken moral vermeye çalışmak
sanki sahte davranmak gibi geliyor size. Ciddi
bir delil olmalı ki hastanıza siz de inanarak
moral verebilesiniz. Eyyub
Nebi var
Kur'an'da...
Hastalıkların, dertlerin en ağırına müptela olmuş ama sıhhate
kavuşmuş. Onun
hali size dayanak
oluyor: Kulumuz Eyyub u da an, o zaman Rabbine şöyle nida
etmişti: "Bak bana, meşekkat ve acı ile
şeytan dokundu! Ve ona, bütün
ailesini ve beraberlerinde bir misli daha tarafımızdan bir rahmet
olarak
bahşettik ki, temiz akıllılar
için bir ibret olsun. (Sa'd-41/43)
.........
Ama yine de bazı şeyleri yediremiyorsunuz kendinize. Bir
tutamak arıyorsunuz. Ayet el veriyor
size: "Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda
hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi
seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara-216)
......... Rabbimiz Allah, Rasülümüz Muhammed(s.a.v) ,
Kitabımız Kur'an, Yolumuz Sırat-ı Müstakim! .. Bizden bahtiyarı yok dünyada! .. Her ne olursa
olsun, ne yaşanırsa yaşansın zafer ve
başarı bizim. Bunu da kafadan söylemiyoruz, Kur'an konuşuyor:Vel
Akıbetü lil Müttakin(Kasas-83):Akıbet(hayırlı son, güzel sonuç) Müttakiler (takvayı kuşananlar,
korunanlar, inanca sarılanlar)
içindir! ..
sanırım bu yazı gaflete düşenlere ve hatta hatta Rabbimizden ümid kesenlere olsun..Rabbim gaflete düşüp kendini unutanlardan eylemesin.selametle
Testiyi doldurmak için çeşmeyi bulmak gerek. Hizmet nimettir, Rabbim (c.c.) hizmetlerinde muvaffak eylesin.!!
- misafirceylan
- Yeni Üye
- Mesajlar: 7
- Kayıt: 24 Haz 2007, 23:00
Re: gaflete düşmek
gece...gece...gece....
sabaha çok var ışık uzaklarda,yokluğun gecesinde adın bile unutulmuşken kimden medet umarsın sor kendine.
kim sana hayat vermişse kurumuş kemikleri toparlayıp diriltende o elbettte.
hiç akşamı olmayan bir sabaha uyanmak üzere girdinmi ölümün gecesine.
çokların seni unuttuğu bu gece RABBİNİ an RABBİNE kan RABBİNE uyan!...
en emine emanetsiniz....
ve Eşref Ziya'dan iki mısra;
Cefa ile sabrı birlikte ver Allah'ım yanıp kavrulsam bile şeytana uymayayım.
Hz. Eyyub gibi yara olsada her yanım sen daima dayanaksın sen daima vuslatım...
sabaha çok var ışık uzaklarda,yokluğun gecesinde adın bile unutulmuşken kimden medet umarsın sor kendine.
kim sana hayat vermişse kurumuş kemikleri toparlayıp diriltende o elbettte.
hiç akşamı olmayan bir sabaha uyanmak üzere girdinmi ölümün gecesine.
çokların seni unuttuğu bu gece RABBİNİ an RABBİNE kan RABBİNE uyan!...
en emine emanetsiniz....
ve Eşref Ziya'dan iki mısra;
Cefa ile sabrı birlikte ver Allah'ım yanıp kavrulsam bile şeytana uymayayım.
Hz. Eyyub gibi yara olsada her yanım sen daima dayanaksın sen daima vuslatım...
Re: gaflete düşmek
TEŞEKKÜRLER YAZILARINIZ BENİM İÇİN BİRER ÖĞÜT