İnsanın ÂHİRETE götürdüklerİ
İmam Birgivî (rh.) hazretlerinin Tarîkat-ı Muhammediyyesine yapılan şerhlerden biri olan Tekmile-i Tarîkat-ı Muhammediyye isimli eserde, Kanuni devrinin kıymetli din âlimlerinden Amasya kadısı Nûreddin bin Hamza (rh.) ile alâkalı bir vaka nakledilir. İnsanoğlunun yanında götürdüğü, ancak Allah için harcadığı servettir meâlindeki hadîs-i şerifi pek veciz şekilde anlattığı için, bu vakayı nakletmek istiyoruz. Şöyle ki:
Kanuni devrinde yetişen büyük âlimlerimizden olan bu zât, kadılığı esnasında son derece dünyadan uzak, âhirete meyyâl olarak bilinirdi. Kendisiyle sohbet edenler, ondan zühd ve takvâ dersi alır, dünyaya olan muhabbetlerini terk ederlerdi. Fakat hizmet devresini bitirip, yetmiş akçe ile tekâüde sevk edilince, Amasyadan ayrılarak İstanbula geldi. İstanbuldaki mütekâidlik günlerinde ticarete atılıp, şansının yâver gidişi, hakkında birçok dedikoduların çıkmasına sebep oldu: Amasya kadısı, İstanbulda mala-mülke bağlanan bir dünya adamı oldu. Ne yemek yiyor, ne de sırtına iyi bir elbise giyiyor; işi-gücü, aklı-fikri para kazanıp servet sahibi olmak... gibi konuşmalar yayıldı.
Bir ara Kadı Efendinin dünyaya bu kadar fazla meyli, Vezir İbrahim Paşaya da intikal ettiğinden, meşhur zâhid Amasya kadısının böyle bir dünya adamı oluşuna, o da hayret etmekten kendini alamamıştı. Nihayet bir gün Paşaya bir kişi gelerek şöyle dedi:
Eski Amasya kadısı Nûreddin bin Hamza Efendi, filan yere bir câmi yaptırdı. Yanında da medreseler inşâ ettirdi. Yine filan yerdeki çeşmeyle, filan yerdeki hamamı da o yaptırdı. Şimdi sizden rica ediyor: Filan günkü merâsime teşrif edip, bu hayrâtı, vakfın ana defterine kaydettiresiniz!
Vezir İbrahim Paşa, hayretler içerisinde merâsime gelir ve dünya malını çok sevdiği yolunda rivâyetler çıkan Kadı Efendiye sorar:
İşittiğime göre, sizin mala-mülke sevginiz fazlaymış; dünya malını çok seviyor, servete fazla muhabbet ediyormuşsunuz. Sevdiğiniz serveti nasıl böyle vakfediyor, bu kadar malı, nasıl hayır için sarfediyorsunuz?
Kadı Efendinin ders ve ibret dolu cevabı şöyledir:
İşte bu muhabbetimden dolayıdır ki, onların dünyada kalmasını istemedim; Allah yolunda harcamak suretiyle, yanımda götürmeyi düşündüm. Eğer dine hizmet için sarfetmemiş, Allah için vakfını tescil ettirmemiş olsaydım; bu servet yine dünyada kalacak, mîrasçıların keyfine hizmet edecekti. Yani vebâli bana, harcaması da mîrasçılara kalacaktı. Şimdi ise, servetimin hepsi de benim olmakta devam ediyor. Benimle birlikte âhirete gidiyor. Bu itibarla, işittiğiniz mal ve servet sevgimin çokluğu, doğrudur. Onları yanımda götürmek istediğimden ötürü, hepsini Allah rızâsı için hayır yoluna vakfettim.
Velhâsıl, insanoğlunun bütün serveti dünyada kalıyor. Kendisiyle birlikte âhirete giden ise, sadece Allah rızâsı için onun yolunda harcadıklarıdır. O bakımdan diyoruz ki; malını seven, Allah yolunda infak etsin. Böylece onları fâni olmaktan kurtarıp, beraberinde bekâ âlemine taşısın. Seven, sevdiğinden ayrılmak ister
İnsanan AHİRETE götürdüklerİ
Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul
-
- İslamiYasam Genel Sorumlusu
- Mesajlar: 1966
- Kayıt: 11 Eki 2006, 23:00
- Konum: İstanbul
- İletişim:
Re: İnsanan AHİRETE götürdüklerİ
Çok kıymetli bir yazı, teşekkür ederiz.
Helalin fazlası hesap, haramın fazlası azaptır.
İletişim: destek@islamiyasam.com
İletişim: destek@islamiyasam.com