Edeb ve Haya (Hutbe)

İslami bilgilerin verildiği Hutbeler ve Vaazlar

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
ucharfbesnokta
Forum Sorumlusu
Forum Sorumlusu
Mesajlar: 428
Kayıt: 11 Kas 2008, 00:00
Konum: http://alicinan.wordpress.com/
İletişim:

Edeb ve Haya (Hutbe)

Mesaj gönderen ucharfbesnokta »

Ey şeref-i İman ile müşerref olan ehl-i İman,
Hutbemiz, edeb hakkındadır.
Edep: “Haya, nezaket, zerâfet, güzel terbiye, mekârimi ahlak ile ittisaf, insanı mucib-i âr olan hallerden vikâye eden nezih bir melekedir.”, şeklinde tarif edilmiştir. 
Varis-i Resul olan Silsile-i Sadat'tan Ebu'l Faruk Hazretlerinin mübarek beyanlarına göre edebi şöyle tarif buyurmuşlardır: “Edep; akıl ve şeriata muvafık hal ve harekete denir”.  Edep çok mühim olduğu için
Hz. Allah (cc) bunu kelâm-ı hakîminde de beyan etmiş ve buyurmuştur ki: “Ey  iman  edenler,  Allah (cc)ve Rasülünün (as) önüne (hiçbir şeyi) geçirmeyin. (Böyle bir hatayı yapmaktan) Allah (cc)’ tan  korkun. Allah  (cc)   her  şeyi  (her hatanızı)  işitir  ve  bilir.”  Âyet-i kerimedeki (لا تقدموا) kelimesinin mefulü, tâmimi kasdetmek için hazfedilmiştir: Yani hiçbir şeyi Allah (cc) ve Rasülünün (as) önüne  geçirmeyin, onların hüküm ve fermanını gözetmeden kendi  hükmünüzü vermeyin. Hiçbir  hususta Allah (cc) ve Rasûlünü geçmeyin demektir. Âyet-i kerîmenin hedefi müminlerin Peygamberimize (as) ve onun varislerine hürmet ve ittiba edip, onlara karşı edepli olmanın  ehemmiyetini beyandır. Ayeti kerimelerin başında Allah (cc)’ın isminin zikredilmesi peygamberimizin (as) zikredilmesine tevtıe, yani köprü ve vasıta olmuş ve peygamberimizin Allah (cc) indindeki derecesinin yüksekliğine işaret kabul edilmiştir. Zira müminlerin maddi ve zahiri  noktadan edepli olup olmamaları daha  ziyade  peygamberimiz (as) hakkında  bahis  mevzudur. 
Mevlâmız âyet-i kerîmesinde: “Ey iman denler!  Seslerinizi  peygamberin (as)  sesinden daha yüksek  kaldırmayın ve (ona  söz  söylerken)  birbirinize  bağırdığınız  gibi  yüksek sesle  söylemeyin, zira amelleriniz habt  olur  (hiçe gider)  de  haberiniz  olmaz”  buyurmuşlardır. Âyet-i kerîmede, edepsizliğin insanı dinden çıkarabileceğine işaret edilmektedir. Zira amellerin habt olması için sahibinin dinden çıkması lazımdır. Şurası bir hakikattir ki; amelsizlik insanı dinden çıkarmaz, edepsizlik, din ve dini şeylerle istihza ve istihfafa mukarin olursa dinden çıkarır.
Bir başka ayeti kerimede de şöyle buyuruluyor: “Ey iman edenler kendilerinizi ve ailenizi (çocuklarınızı) cehennem ateşinden koruyun.”  Hz. Ali (ra) Efendimiz bu âyet-i kerîmeyi: “Çocuklarınızı edeplendiriniz ve talim ediniz (dinlerini öğretiniz)”  diye tefsir etmişlerdir.
Hz. Peygamberimiz (as)’de: “Çocuklarınıza ikram ediniz (iyilik yapınız) edeplerini de güzel yapınız.”, buyurmuşlardır.       
Bu üç Ayeti kerimeden ve Hadisi şeriften, edebin ne kadar lüzumlu ve güzel, edepsizliğin de ne kadar çirkin ve tehlikeli olduğu anlaşılmaktadır. Haya, terbiye ve edep müslümanın en lüzumlu ve en güzel vasıflarındandır. Bu güzel ve lüzumlu vasıflar şüphesiz ki, herkesden evvel, Allah (cc)’ın mükerrem kıldığı insanın talim ve terbiyesi ile meşgul olanlara  lazımdır. Edebe mugâyir hareket müslümana, bilhassa ilim ve maneviyat yolunun yolcularına hiçmi hiç yakışmaz.
İlim talibi olmak ve ilim taleb edenlere yardımcı olmak gibi muazzez bir yolun yolcusu olanlar, bu yolun bütün edeplerine riayet ettikleri takdirde o yolun hakiki yolcuları olacaklardır. Aksi halde, o yola yakışmayan, ne ile meşgul olduğundan habersiz, mefkûre nimetinden mahrum, manadan ve özden uzak kimseler olurlar.
İmamı Azam efendimiz, Abdestin küçük bir edebini terk ederek kıldığı kırk yıllık namazını  yeniden kılmıştır.  Peygamberimizin ravzasına (as) hiçbir ziyaretinde edebinden dolayı   yaklaşmamış, vardığı noktaya kadar da sürünerek varmıştır. Bir defasında, Peygamberimizin  (as): “Yaklaş ya imam” buyurması üzerine  yaklaşabilmiş, ziyaretinide iki büklüm vaziyette îfa etmiştir.
Varis-i Resul olan Silsile-i Sadat'tan Ebu'l Faruk (ks) Hazretleri: (الطريق كلها أدب)   “(Manevi yolun tamamı edeptir.) Hiçbir bî edep vâsılı hûda olamaz”,  buyurmuşlardır.
İmamı Rabbanî Hazretleri de (ks): “Yolumuzun tamamı edepten ibârettir. Bunlardan âri ve uzak olanların Allah (cc)’a vasıl olmaları mümkün değildir.”,  buyurmuşlardır.
Bir zâhid: “Bir nimete  nail olan edebi sebebi ile nail olur, o nimeti kaybeden de edebi terkettiği için kaybeder.”,  diyor.
Salihlerden bir zat şöyle buyuruyor: “Mecliste, üst makamda iken edepsizlik  yapan  kapıya, orada da edepsizlik yapan ise hayvan çobanlığına indirilir”  Sırrı Sakatî Hazretleri: “Namazdan sonra mihrapta  rahat oturup  ayaklarımı  uzatmıştım. Bana, “Ancak  kırallar  öyle  oturur” diye  nida  edildi. Bundan  sonra   hayatımın  sonuna  kadar ayaklarımı hiç uzatmadım” buyuruyor.  Ebu Yezid  Bistamî Hazretleri: “Bana  bir abidden  bahsettiler. Onu ziyaret etmeye karar verdim. Ziyaretine  gittiğimde kıble tarafına tükürdüğünü görünce, onu ziyaretten derhal vaz geçtim. Çünki edebe riayet  etmeyen  kimse islamî sır ve makamlara  mazhar  olamaz.”,  buyurmuşlardır.
Muhterem Mü’minler!
Talebe hocasına, küçük büyüğüne, maiyyette olan emîrine karşı edepte kusur ederse kusuru nisbetinde maddi ve manevi birçok nimetlerden mahrum kalacaktır.“Yetim, anası ve babası ölen değil, ilim ve edebi terkedendir” , sözüde bu hakikatin şahididir.
Peygamberimiz’in (as) Amcası  Abbas (ra)’a, “Peygamberimiz mi büyük, yoksa sen mi büyüksün?” diye sorulduğunda:
“Peygamberimiz (as) benden büyüktür, fakat ben ondan evvel doğdum.”, diye cevap vererek edebe riayet ederlerdi.   

Her vazifenin, her ibadetin ve her yolun kendisine has edepleri vardır. Hususu  ile bu  yol Allah-ü Teâlâ Hazretlerine vusul yolu ve bu vusul yolunu öğreten ve gösteren  ilim   yolu  olursa, elbette çok mühim usul ve edeplerinin olması muhakkaktır.
İmamı Rabbanî Hazretleri: “Bu yolda kaybedip zarar eden, bu yola girdiği halde adabına  riayet etmeyen  şahıstır.” buyuruyor.   
Ecdâdımız ne güzel söylemiş:
“Gezdim Haleb’i Şamı  eyledim ilmi taleb,
  Meğer ilim gerideymiş, illâ edep illâ edep”

Hulasa olarak talebe, hoca ile ilim ve maneviyat yolunun yolcuları, islamî edeplere en  çok riayet  eden, cemiyyetin en  edeplilerini  teşkil eden, her zaman her yerde edepten ayrılmayan, Hz. Allah’ın ve pîrânın kendilerini murakabe ettiğine inanan ve bu inançlarına göre yaşayan ve başkalarına da öğretmeye çalışan mümtaz kimselerdir.
Aynı köyden okumaya giden iki kişiden birisi muvaffak olduğu halde, diğeri muvaffak olamıyor. Fukaha aynı şartlar içinde okuyan bu talebelerden birisinin derslerine çalışırken kıbleye döndüğünü diğerinin dönmediğini öğrenince, muvaffak olanın islamın bir adabına riayet  etmesinin bereketi ile muvaffak olduğunu, diğerinin de âdâb-ı İslama değer vermemesi sebebi ile muvaffak olamadığında ittifak etmişlerdir.  Görülüyor ki islâmî edeplere riayet çok mühimdir ve maddî ve manevî muvaffakiyet için lazımdır.
Dînimize göre dünyevî ve uhrevî bütün işlerin, maddî ve mânevî edepleri vardır. Peygamberimiz (as) ve vârisleri bunları ümmetlerine ve evlâtlarına öğretmişlerdir. Bize  düşen  vazîfe, öğrenmek  ve  riâyet  etmektir.
// islamiyasam.com // ucharfbesnokta //

Bin tane mazeret, bir tane başarıya denk değildir… Tarih yazılırken okunmaz, yazıldıktan sonra okunur...
Kullanıcı avatarı
aykar
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 238
Kayıt: 27 Mar 2008, 00:00
Konum: izmir

Mesaj gönderen aykar »

Ecdâdımız ne güzel söylemiş:
“Gezdim Haleb’i Şamı eyledim ilmi taleb,
Meğer ilim gerideymiş, illâ edep illâ edep”



ALLAHU TEALA sıratimüstakimden ayırmasın vesSelam
senanur65
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 447
Kayıt: 03 Ara 2008, 00:00
Konum: ALLAH(C.C.)KALBİ KIRIKLARLA BERABERDİR...

Mesaj gönderen senanur65 »

Allah razı olsun,çok gzl bir paylaşım olmuş;

illâ edep illâ edep...

Dâvud-i Tâî şöyle anlatmıştır:
"Yirmi yıl Ebû Hanîfe Hazretleri ile birlikte bulundum. Bu zaman zarfında dikkat ettim, ne yalnızken, ne de yanında birileri varken başı açık olarak oturduğunu ve istirahat maksadıyla ayaklarını uzattığını hiç görmedim. Kendisine:
"- Yalnızken ayağını uzatmanda ne mahzur var?" dedim.
Bana:
"- Cenâb-ı Hak karşısında edebli olmak daha efdaldir." dedi."


"Her nerede olursanız olun, o (Allâh) sizinle beraberdir." (el-Hadîd, 4)

İmam Kuşeyri: "Edep, bir insanda iyi ve güzel huyların tamamının meydana geldiğinin görülmesidir."

Rabbim edep yolundan ayırmasın bizleri inşaAllah...
Sizin "O"ndan başka hiçbir Yâriniz ve Yardımcınız yoktur...

Secde/4.Ayet
Cevapla

“Hutbeler ve Vaazlar” sayfasına dön