NEFİSLE HESAPLAŞMA...

İslâmla ilgili bilmek istediklerimiz, dînimizin güzellikleri, Rabbimizin emir ve yasakları...

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
Kullanıcı avatarı
N-U-R-D-A-N
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 78
Kayıt: 09 Kas 2009, 00:00

NEFİSLE HESAPLAŞMA...

Mesaj gönderen N-U-R-D-A-N »

NEFİSLE HESAPLAŞMA...

Mute gazasında, Cafer–i Tayyâr'ın şehit düşmesi ile ordu sancağını alıp, göklere yükselten Abdullah b. Revâha atı üzerinde ilerledi. İlerlerken de nefsini kendisine boyun eğdirmeye ve bazı tereddütlerini gidermeğe uğraşıyor ve şöyle diyordu:

"Ey nefsim! Ben seni kendime boyun eğdireceğim (şehit olacağım) diye yemin ettim. Sen buna ya kendiliğinden razı olursun, ya da sana bunu zorla kabul ettiririm! Müslümanlar toplanmışlar bağırıyorlar ve içlerinden "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" diye ağlamaklı sesler yükseliyor. Sana ne oluyor ki, seni cennete karşı isteksiz görüyorum?! Rahat ve sakin anların çok uzun sürdü. Sen beden kırbası içinde bir damla sudan başka nesin ki?!"

Ey nefsim! Sen şimdi öldürülmezsen, er geç muhakkak öleceksin! İşte ölüm sana geldi çattı, arzu etmediğin şey sana verilecektir! Eğer o iki kişinin (Zeyd ve Cafer Radıyallahu Anhüma'nın) yaptıklarını yaparsan (şehitliği seçer sen) doğru bir iş yapmış olursun. Eğer gecikirsen, bedbaht olusun!

Ey nefsim! Seni şehitlikten çekindiren, sakındıran hangi şeylerdir? Eğer senin çekinmen, karımdan mahrum kalmaktan ileri geliyorsa, o üç talakla boşanmıştır.

Eğer çekinmen, filan kölelerimden mahrum kalmaktan ileri geliyorsa, onlar azat edilmişlerdir.

Eğer çekinmen, bakımsız, verimsiz hâle gelmiş bulunan bahçemden, bostanımdan mahrum kalmaktan ileri geliyorsa o da, Allah'a ve Resûlullaha bırakılmış bulunuyor." dedi ve kâfirler üzerine bir ok gibi atılıp savaşmaya başladı.
Abdullah b. Revâha çarpışırken bir ara parmağı ağır yaralandı. Kopmak üzere idi. Ona çok acı veriyor ve kılıç sallamasına da mani oluyordu. Bunun üzerine atından indi. Yaralı parmağını ayağının altına koyup:

"Sen zaten yaralı parmak değil misin? Bu kazaya da Allahu Teâlâ'nın yolunda uğramış bulunuyorsun." diyerek çekip kopardı. Sonra tekrar atına binip olanca gücüyle çarpışmaya devam etti.

Çarpışmanın bir anında Abdullah b. Revâha atından inmişti. Amcasının oğlu kendisine biraz pişmiş et getirdi ve:

"Al, bunu ye de biraz güçlen." dedi.
Abdullah b. Revâha üç günden beri bir şey yememişti. Etten ağzına bir lokma aldığı sırada, Müslümanların bulunduğu yerde bir karışıklık gördü. Bunun üzerine:

"Arkadaşların bu hâlde iken sen hâlâ bu dünyadasın ve yiyip içmekle meşgulsün!" diyerek nefsini kınadı ve elindeki etli kemiği atarak kılıcını sıyırıp tekrar savaşa başladı ve şehit düşünceye kadar savaştı.

Abdullah bin revaha nın mücahidlere yaptığı şu konuşmaya da bir göz atalım..

"Ey Mücahidler! Vallahi şimdi istemediğiniz şey, arzulayıp elde etmek için sefere çıktığınız şeydir. Şehit olmak! Biz düşmanlarımızla ne sayıca çokluğumuza, ne silah, ne de at ve süvari gücümüze güvenerek savaşmayız. Biz onlarla Allah'ın bize lütufta bulunduğu şu din kuvvetiyle çarpışırız. Haydi yürüyünüz! Çarpışınız! Bunda muhakkak iki güzellikten biri var. Ya galip gelmek! Ya da şehit olmak!
Vallahi Bedir Savaşı gününde yanımızda iki at, Uhud Savaşı gününde de bir tek at bulunuyordu. Eğer bu seferimizde düşmana galip gelmek kaderde varsa, zaten Allah'ın ve Peygamberimizin bize vaadi de böyledir. Allah vaadinden cayar değildir.
Eğer kaderde şehitlik varsa, böylece cennette kardeşlerimize kavuşmuş oluruz!" dedi.
Abdullah b. Revâha'nın bu konuşması mücahidleri cesaretlendirdi:
"Vallahi İbn Revâha doğru söylüyor!" dediler. Sonra da hep birlikte, ilerlemeye başladılar

ibni revaha nın şehadet konusunda nefsiyle yaptığı hesaplaşmanın bizlere örnek olması dileğiyle...........

alıntı
___________________________________________________________________________________________________________

selametle ve bol bol dua ile inş...
_________________________________________________

RABBİM BANA YETER.
Cevapla

“İslami Bilgi ve Kaynaklar” sayfasına dön