Kalp ve Dil

Tasavvûf Bölümü

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Ebu_Hanifa
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 28 Mar 2009, 00:00
İletişim:

Kalp ve Dil

Mesaj gönderen Ebu_Hanifa »

[align=center]بسم الله الرحمن الرحيم

والصلاة و السلام على حبيبنا محمد


سلام الله عليكم


“Dikkat ediniz ki, insanın cesedinde bir et parçası vardır.
O et parçası sâlih oldukça bütün vücuddaki âzâlar sağlam olur.
Eğer o fâsid olursa bütün cesed bozulur.
O et parçası kalptir.”
(Hadîs-i Şerif)[/align]

Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Mevlânâ’nın Uzak dediğin yer ancak bir karış diyerek adres verdiği kalbine… Aşk’ın Hüsn için nice basamaklardan geçip, nice engelleri aştığı kalp ülkesine… Sadef içinde inci gibi parlayan kalbine… Öyle iyi bak ve öyle iyi gör ki; himmetle inen ve hikmetle süslenen aşkın senden aşkın bir hâl alsın. Taşkınlarca sevgilinin diyârına ulaşsın. Korkma… Âşık ve mâşuk arasında öyle bir yol vardır ki, içinden geçen bütün cümleler hurûfî bir edayla tek tek ulaşır muhatabına. Kalpten kalbe yol vardır. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ…

Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Kalp ki maddeden öte mânâ, dikenden öte gül-i rânâ… Sula sevgili sûfî, sula. Kan nehirleri arasında kalan kalp vadisini istek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret ve yoklukla sula. Sonrası bekâ… Sonrası sıla… Kalbin ki, bütün yolların kaynağı ve bütün yolların son durağı. Cânânı aramak için kalbinden çıktığın bu yolda varacağın yer yine kalbin aynası… Çünkü ey sevgili sûfî… Seven ve sevilen birbirinin aynısı. Mevlânâ boşuna söylemedi ya: Gönül, kemâlinden bir iz bulunca; can, canı içinde seni buldu. Mevlânâ mıydı bulan, yoksa Şems-i Tebrizî miydi arayan? Aranmakla bulunmuyorsa, ancak bulanlar arayanlarsa neydi bu ikiz ruhları karşılaştıran? İki bedeni tek ruha, iki kalbi tek aşka bağlayan zincirin adı neydi? Dil, muhabbet dese de bütün dillerden yüce, bütün dillerden öte bir şeydi. Lisân-ı hâl bile bu muhabbetin sırrını çözmeye yeterli değildi. Aynı anda fikretmek, aynı anda hissetmek ve aynı anda zikretmek… Kalpten kalbe giden yolu sözden öze dökülen bir sohbetle, gözden gönüle akan bir ateşle beslemek… Doyumsuz bir ateşle beslenmek… Ve Aşkî’nin kaleminden:

[align=center]İftirâk-ı sohbet-i cânâna doymaz gönlümüz
İhtirâk-ı âteş-i hicrâna doymaz gönlümüz
[/align]

Kalp kalbin diğer yarısı ve bundandır ki kalp kalbe karşı… Çünkü üç harfe ve beş noktaya gizlenen bir lugat var arada. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ…

Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Çağlar öncesinden devraldığın ve çağlar ötesine sakladığın, her yanını aşkla donattığın kalbine… O kalp ki mücellâ, o kalp ki müstesnâ… Sen değil miydin, Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık istidâdı var, diyen? Âşık-ı sâdık isen, kalbine iyi bak sevgili sûfî… Hikmeti gör. Gör… Aşk odu evvel düşer ma’şûka andan âşıka diyor Fuzûlî. Bil ki, pervanenin kül olması için ilkin mumun alev alması gerekli. Yanan kim, Mevlânâ mı Şems mi? Aşk dâvâsında sen, ben ne fark eder ki? Âşık gelmiş, mâşuk gitmiş ne fark eder ki? Üzerine bastığın toprak aynı ise, geçtiğin yollar aynı ise yan yana durmak şart mıdır vuslat ânında? Kavuşmak, bedenen değil kalben bir olmaktır aslında. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ…

Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Gülden bülbüle uzanan bir dal varsa, mâşuktan âşığa uzanan bir kol varsa kalpten de kalbe giden bir yol vardır. Bu yolda lisân-ı hâlle örülmüş bir muhabbet vardır. Kalbine iyi bak ey sevgili sûfî!.. Kalbini noktalara sakla. Bil ki, bu yolda hükümdar… Hükümdar bile (Muradî) ancak ve ancak bir nokta kadardır:

[align=center]Elbette bu hâlimden o yârin haberi var
Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ
[/align]

Berceste Dergisi-Senem Gezeroğlu
Kullanıcı avatarı
Ebu_Hanifa
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 28 Mar 2009, 00:00
İletişim:

Mesaj gönderen Ebu_Hanifa »

[align=center]Kalp ve dil...[/align]


[align=center]Ya iyilik, güzellik fidanlığı; ya kötülük, bozgunculuk bataklığı.
İnsan nasıl işletirse dil madenini, öyle süsler, donatır ömür ağacını.
Ve nasıl besleyip donatırsa öyle ürünlerle donatır kalp toprağını.
Dil ve kalp, ya kötülükler yuvası, kumkuması, ya iyilikler-güzellikler ovası.


Hani, Lokman Hekim, bir çırağıyla ava çıkmıştı, uzun yoldan evine döneceği sırada bir kabile reisi bu meşhur hekimi misafir etmek istedi.
Lokman Hekim, nasıl beden dilinden anlıyorsa öyle de gönül ve ruh dilinden anlıyordu. Kırmadı kabile reisini. O gece misafir kaldılar. En semiz koyunlardan biri kesildi. Yemek için harekete geçildi. O sırada Lokman Hekim, çırağını imtihan etmek istedi:
- Getir bakayım bana koyunun en temiz iki organını.
Çırak gitti koyunun kalbini ve dilini getirdi.
Lokman: “Aferin!” dedi, tam isabet. Bir canlının en temiz iki organı kalbi ve dilidir.”
Yediler, içtiler, şükrettiler. Sabah olduğunda da her misafirin yaptığı gibi, yola revan oldular.
Ne var ki yol kısa değil, Lokman aslında ava çıkmış gibi görünüyor; ama bu av sıradan bir yiyecek bulma avı değil. Hekimlik yolunda yeni bitkiler, ilaçlar bulma yolculuğu…
Akşama yakın bir saatte bir başka kabile reisi de Lokman Hekim’e misafir olması için ısrar etti.

İmkân varsa, davete icabet etmeli. Lokman Hekim de öyle yaptı. Yine akşam ve daha semiz bir koyun kesildi. Bu seferki imtihan daha zorluydu.
Lokman, çırağına: “Haydi şimdi de koyunun en pis iki organını getir bana.” dedi.
Çırak gitti, bir süre sonra yine kalp ve dille dönüp geldi.
Uzattı kalp ve dili Lokman Hekim’e. İşte efendim, dedi, bir canlının en pis iki organı.

Lokman: “Aferin dedi, sen sadece görünen, duyulan bilgilerle değil; aynı zamanda marifetle de donatmışsın kendini. Gerçekten de kalp ve dil, bir canlının hem en temiz, hem de en pis organlarıdır.”

Dil ve kalp dedikodu, fitne kaynağı haline gelmişse hem sahibini yer bitirir, hem de çevresinde tahribatlara yol açar. Kısacası, şer için işlese, kötülükler, tahribatlar kaynağı olur. Ama aynı organlar hayır için işlese, güzellikler, iyilikler merkezi olur.
Dilini bir binek bil.
Seni gül bahçelerine de götürebilir.
Balçık deryalarına da sürükleyebilir.
Kalbini kirli, paslı ya da parlak bir ayna bil.
Bütün güzelliklere karşı kör de kalabilir
Güneşle parlayan, güneşi yansıtan bir talihe sahip de olabilir.[/align]
Kullanıcı avatarı
Ebu_Hanifa
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 28 Mar 2009, 00:00
İletişim:

Mesaj gönderen Ebu_Hanifa »

[align=center]Peygamberimiz Muhammad - Sallallâhu `alayhi wa sallam - buyuyor :

"Salâmat'ul-insân fî hıfzi'l-lisân."
(İnsanın selameti dilini tutmasıdır.)[/align]
Cevapla

“Tasavvûf” sayfasına dön