Nazarlık Takmak İslam'ın Ruhuna Aykırı mı?

Aklınıza Takılan Soruları Yazabileceğiniz Alanımız.

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
Kullanıcı avatarı
yanardag55
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 18
Kayıt: 24 Eyl 2008, 23:00

Nazarlık Takmak İslam'ın Ruhuna Aykırı mı?

Mesaj gönderen yanardag55 »

Dinimiz, kadına bir bütünün yarısı nazarıyla bakar. Kadın, öyle bir bütünün parçasıdır ki, diğer parçanın işe yaraması için onun mevcudiyeti şarttır.
Sadece hanımlar değil aslında erkekler de gerçek kıymetlerini ve şahsiyetlerini İslâm'la bulmuşlardır. Efendimiz, gerçek erkekliğin zorbalık, kabalık ve hoyratlıkta değil, nefsine hakim olmakta, civanmertlikte ve fazilette olduğunu göstermiştir. Dinimizde, kadın aynen erkek gibi sosyal hayatın bir parçası olarak kabul edilir, görüşü alınır ve onunla istişare yapılır. Bunun pratikte en güzel örneğini de bizzat Fahr-i Kâinat Efendimiz vermiştir.
O ki önüne gelen bütün mesele ve problemlerin çözümü doğrudan doğruya Cenab-ı Hak tarafından halledilmiştir. Bununla beraber O, çok defa eşiyle oturur ve bir arkadaş gibi onunla bazı meselelerin müzakeresini yapardı. Vahiy ile müeyyed olan Allah Resulü'nün (sas) böyle bir şeye ihtiyacı yoktu; ama O, ümmetine bir şey öğretmek istiyordu: Kadın, o güne kadar olduğundan çok farklı bir yere oturtulacaktı ve işte O, bu önemli vazifeyi bilfiil temsil ediyordu.
İşte bir misal.. Hudeybiye anlaşması, Müslümanlara çok ağır gelmişti. Öyle ki, kimsede yerinden kımıldayacak güç-kuvvet kalmamıştı. Bu arada Allah Resûlü, kendisiyle hacca gelenlere, kurbanlarını kesmelerini ve ihramdan çıkmalarını emretmişti. Ancak sahabi, ‘Acaba verilen kararda bir değişiklik olur mu?' diye, meseleyi ağırdan alıyordu. Allah Resûlü, emrini bir kere daha tekrarladı. Fakat, sahabideki ümitli bekleyiş tavrı değişmedi. Bu, asla Allah Resûlü'ne karşı bir muhalefet değildi; sadece başka bir alternatifin olup olmadığını öğrenmekti. Zira Kâbe'yi tavaf etmek üzere yola çıkmışlardı.
Belki Hudeybiye anlaşmasındaki kabul edilen şartlar tatbik edilmez de anlaşmada bir değişiklik olabilir' diye bekliyorlardı. Peygamberimiz, sahabideki bu durumu sezince hemen çadırına girdi. Ve hanımı Ümmü Seleme validemizle istişare etti. Bu ufku geniş annemiz de istişarenin hakkını vermek için fikrini beyan etti ve şu mealde sözler söyledi: "Ya Resulallah! Emrini bir daha tekrar etme. Belki muhalefet eder ve mahvolurlar. Fakat Sen, kendi kurbanlarını kes ve onlara bir şey demeden ihramdan çık. Onlar verdiğin emrin kesinliğini anlayınca, Sana itaat edeceklerdir." Allah Resûlü de böyle düşünüyordu.
Hemen bıçağını eline aldı ve çadırından çıkarak kendine ait kurbanları kesmeye başladı. O daha birkaç kurban kesmişti ki, sahabi de kendi kurbanlarını kesmeye koyuldu. Çünkü artık verilen karardan dönüş olmadığını anlamışlardı. (Buhari, Şurût 15) Dinimiz, kadına, bir bütünün yarısı nazarıyla bakmaktadır. Kadın, öyle bir bütünün parçasıdır ki, diğer parçanın işe yaraması için onun mevcudiyeti şarttır.
Bu parçalardan her birerleri, diğerinin gerçek değerini bulması bakımından önemli bir esastır. Elverir ki, Rabb'imizin koyduğu ölçülere riayet edilsin ve denge için yaratılan bir şey dengenin aleyhinde istismar edilmesin... Peygamber Efendimiz (sas), nasıl hareketleriyle kadınlara karşı lütufkâr davranıyordu; sözleriyle de hep bu şekilde davranmayı teşvik ediyordu. Bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Mü'minlerin iman bakımından en kusursuzu, ahlâkı en güzel olanıdır.
Ahlâkı en güzel olanınız da, kadınlarınıza en güzel davrananınızdır." (Ebu Davud, Sünnet 15) Hadisleri çoğaltabiliriz. Görülüyor ki, kadınlık O'nun nurlu beyanlarıyla, kendi şeref ve haysiyetini garanti altına almış, o güne kadar ayaklar altında çiğnenen, hor ve hakir bir varlık olmaktan kurtulmuştur.
Nazardan nasıl korunabilirim?
Hemen hemen herkesin bildiği bir tabirdir "göz değmesi" veya "nazar değmesi". Tıbben de kabul edilen bu manevî rahatsızlık, fizikî bir rahatsızlık olmayıp genellikle baş ağrısı şeklinde beliren manevî bir durumdur. Peygamber Efendimiz, hadislerde nazar değmesinin hak ve gerçek olduğunu bildirmiştir. (Buhari, Tıb, 36) Nazar değmesinin hak olduğunu söyleyen Efendimiz, başka bir hadiste de "dokunan her kötü gözden" Allah'a sığınmayı, Hz. İbrahim'in duâlarından biri olarak ümmetine tavsiye etmiştir. (Buhari, Enbiya, 10) Böyle bir rahatsızlığa çare olarak da Hz. Aişe'den rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz'in göz değmesine karşı dua okumayı tavsiye etmiştir.
Manevî bir rahatsızlık olan nazar değmesinin tedavi şeklinin de manevî olması kadar doğal bir şey yoktur. Dua okumak suretiyle, tarihen sabit olduğu üzere olumlu neticeler de alınmıştır. Bu rahatsızlığın tedavisinde daha çok Fâtiha, İhlâs, Felak, Nâs ve Ayetü'lKürsî okunması tavsiye edilmiş, bundan başka okunacak me'sûr (Peygamberimiz'den hadis olarak nakledilmiş) duâların tedâvî için başvurulacak bir yol olduğu bildirilmiştir.
Nazarlık takmak doğru mu?
Nazar değmesinde asıl olan, bizzat rahatsızlığa maruz kalan kişinin kendisinin okumasıdır. Bu husus da tedavide dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır. Nazar değmesine karşı halk arasında ‘nazarlık' denen şeyler insanların, binaların ve arabaların üzerlerine asılmaktadır.
Efendimiz'in uygulamalarında böyle bir durum görülmediği gibi, İslâm'ın ruhuna aykırı olan totem benzeri bu tür eşyaların kullanılması son derece yanlıştır. Zaten Peygamberimiz bizzat böylesi aletlerin kullanılmasını yasaklamıştır. (Nesâî, Zînet, 17) Halk arasında çocukların elbiselerine mavi boncuk, nazarlık ve iğde çekirdeklerinin takılması, ev, araba ve binalara at nalı ve çeşitli muskalar asılması hep bu yanlış inançtan kaynaklanan değişik uygulamalardır.
Tıbben değerlendirildiğinde bunların en ufak bir faydası olmadığı gibi, hurafelerin yaygınlaştırılması hususunda da bu tür âdetlerin büyük sakıncaları vardır. Sonuç olarak diyebiliriz ki; hangi hastalık olursa olsun gerçek şifâyı verici olan Allah'tır. İnsanı, nazar değmesi gibi rahatsızlıklardan koruyacak olan, basit birer maddeden ibaret olan nazarlıklar değil, ibâdeti her daim kendisine yaptığımız Rabb'imizdir. Dolayısıyla O'na sığınmalı, O'na yalvarmalı, O'na yakarmalı ve ne istiyorsak O'ndan istemeliyiz

(ALINTIDIR)
ucharfbesnokta
Forum Sorumlusu
Forum Sorumlusu
Mesajlar: 428
Kayıt: 11 Kas 2008, 00:00
Konum: http://alicinan.wordpress.com/
İletişim:

Mesaj gönderen ucharfbesnokta »

Halk arasında çocukların elbiselerine mavi boncuk, nazarlık ve iğde çekirdeklerinin takılması, ev, araba ve binalara at nalı ve çeşitli muskalar asılması hep bu yanlış inançtan kaynaklanan değişik uygulamalardır.
Tıbben değerlendirildiğinde bunların en ufak bir faydası olmadığı gibi, hurafelerin yaygınlaştırılması hususunda da bu tür âdetlerin büyük sakıncaları vardır. Sonuç olarak diyebiliriz ki; hangi hastalık olursa olsun gerçek şifâyı verici olan Allah'tır. İnsanı, nazar değmesi gibi rahatsızlıklardan koruyacak olan, basit birer maddeden ibaret olan nazarlıklar değil, ibâdeti her daim kendisine yaptığımız Rabb'imizdir. Dolayısıyla O'na sığınmalı, O'na yalvarmalı, O'na yakarmalı ve ne istiyorsak O'ndan istemeliyiz


güzel bir konu dikkate şayan eline sağlık kardeşim...
Bin tane mazeret, bir tane başarıya denk değildir… Tarih yazılırken okunmaz, yazıldıktan sonra okunur...
Cevapla

“Soru-Cevap” sayfasına dön