BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR OĞUL
Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul
- hakandidinir
- Özel Üye
- Mesajlar: 2638
- Kayıt: 10 Oca 2007, 00:00
BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR OĞUL
Kızılca kıyametin koptuğu günlerdi.
Adına Çanakkale denen destanı yazacak koç yiğitler, dilde Allahü Ekber, niyetlerde zafer ile düşmüşlerdi cephe yollarına. Vatan ki, emanetti anadan babadan; vatan ki korunmalıydı hain düşmandan.
Anasının en büyük arzusu oğlunun hâfızlığını görebilmekti. Ali, gayretlerinin semeresini almış, hâfız olmuştu; anasının yüreciği sevinçle dolmuştu. Ağzı dualı Alinin anası; Bir de oğlumun mürüvvetini görsem! diye geçirdi içinden. Âh bir görebilsem! Köyün, güzel olduğu kadar terbiyeli, hanım hanımcık kızı Adeviyeyi Aliye istediler. Adı gibi iyilikseverdi Adeviye. Çok geçmeden düşman ateşinin gölgesinde sâde bir düğünle evlendiler. Adeviye, Aliyi kendi elleriyle hazırladı cepheye. Git Alim! dedi Adeviye. Vatan için, doğacak evlâdımız için git, dedi. Gitmek lâzımdı. Neylersin ki evde oturma zamanı değildi. Vazife kurşun kadar ağırdı. Vatan söz konusu olunca geçilirdi serden. Ali, acısını içinin en girift yerine gömüp Yine geleceğim.dedi. Silâhıyla, silâh yoksa süngüsüyle, o da yoksa bedeniyle siper olacaktı ya düşman ateşine. Düşmanı savacak ve dönecekti evine.
Ali gitmişti bir kış soğuğunda. Cepheden şehitlerin haberi tez ulaşıyordu köye. Alimden bir haber var mı? diyordu Adeviye kalbi yerinden fırlarcasına. Bir haber yoktu Aliden. Sağ mıydı, yaralı mıydı, adı sanı bilinmez bir yerde şehitlerin arasına mı karışmıştı, bilen yoktu. Adeviye günlerce, mevsimlerce bekledi, bekledi. Giden gelmiyordu, acep nedendi?
Günler yokluk, kıtlık ve sıkıntıyla geçiyordu. Asker Aliden iyi veya kötü, bir haber gelmiyordu. Adeviyenin tesellisi minik yavrusu Cevdeti olmuştu. Çalan her kapı, duyulan her ayak sesi, Adeviyenin yüreğini hoplatıyordu. Ya gelen Ali ise! Rüyalarında her dâim Aliyi görüyor, asker kıyafetiyle karşısında mütebessim çehreyle duran Alinin yaralarını pansuman ediyordu. Rüyalara sık sık gelen Ali, kendi evine gelmiyordu bir türlü. Babasının bir fotoğrafını görmeden büyüyen Cevdet, yürümeye başlamıştı. Cevdet, Çanakkaleyi anlatan ninnilerle büyümüş; masal yerine, destanlar dinlemişti anasından.
Ülke düşmandan temizleneli yıllar olmuştu. Alinin âkıbetinden haber yoktu. Kolunu, bacağını, bedeninden bir parçasını Çanakkalede bırakan erler de dönmüştü köylerine. Köylü; Kocan şehit olmuştur, bekleme artık Aliyi. diyemedi.
Yaslı anacığına acısını unutturmaya çalışan Cevdet büyümüş, iş güç sahibi olmuştu. Adeviye ne vakit bir yere gidecek olsa, Baban gelirse, çağır beni oğul! derdi. Komşulara gitse, mevlide, akrabalara gitse, hep aynı sözü söylüyordu oğluna: Baban gelirse, çağır beni oğul!
Günler yerinde durmadı. Zaman çark misali döndü. Alınlarda çizgiler derinleşti, saçlara beyazlıklar aktı. Adeviye, Alinin geleceği ümidiyle yaşadı durdu. Her sözünün sonunda Cevdete, Baban gelirse diyordu. Adeviye, güçten takatten kesilmişti. Geri dönülmez hastalığın pençesine düşmüştü. İyice ağırlaşmıştı artık. Son demlerinde oğlu Cevdeti yanına çağırdı, yavaşça: Oğlum! dedi. Bana iyi baktınız. Hakkınızı helâl edin. Baban bir gün gelirse ona; Annem seni hep bekledi. de. Cevdetin ve oradakilerin gözlerinden sicim sicim yaşlar boşalırken Adeviye beklenmedik bir şekilde irkilerek doğruldu, kapıya doğru gülümseyerek Hoş geldin Ali, hoş geldin!diyerek ruhunu teslim etti.
Değil miydi ki şehitler ölmezlerdi, Rab katında diriydiler.
* Bu hikâyedeki hâdise ve şahıslar tamamen gerçektir.
kaynak : Sızıntı Dergisi
Konya esintisinden
Adına Çanakkale denen destanı yazacak koç yiğitler, dilde Allahü Ekber, niyetlerde zafer ile düşmüşlerdi cephe yollarına. Vatan ki, emanetti anadan babadan; vatan ki korunmalıydı hain düşmandan.
Anasının en büyük arzusu oğlunun hâfızlığını görebilmekti. Ali, gayretlerinin semeresini almış, hâfız olmuştu; anasının yüreciği sevinçle dolmuştu. Ağzı dualı Alinin anası; Bir de oğlumun mürüvvetini görsem! diye geçirdi içinden. Âh bir görebilsem! Köyün, güzel olduğu kadar terbiyeli, hanım hanımcık kızı Adeviyeyi Aliye istediler. Adı gibi iyilikseverdi Adeviye. Çok geçmeden düşman ateşinin gölgesinde sâde bir düğünle evlendiler. Adeviye, Aliyi kendi elleriyle hazırladı cepheye. Git Alim! dedi Adeviye. Vatan için, doğacak evlâdımız için git, dedi. Gitmek lâzımdı. Neylersin ki evde oturma zamanı değildi. Vazife kurşun kadar ağırdı. Vatan söz konusu olunca geçilirdi serden. Ali, acısını içinin en girift yerine gömüp Yine geleceğim.dedi. Silâhıyla, silâh yoksa süngüsüyle, o da yoksa bedeniyle siper olacaktı ya düşman ateşine. Düşmanı savacak ve dönecekti evine.
Ali gitmişti bir kış soğuğunda. Cepheden şehitlerin haberi tez ulaşıyordu köye. Alimden bir haber var mı? diyordu Adeviye kalbi yerinden fırlarcasına. Bir haber yoktu Aliden. Sağ mıydı, yaralı mıydı, adı sanı bilinmez bir yerde şehitlerin arasına mı karışmıştı, bilen yoktu. Adeviye günlerce, mevsimlerce bekledi, bekledi. Giden gelmiyordu, acep nedendi?
Günler yokluk, kıtlık ve sıkıntıyla geçiyordu. Asker Aliden iyi veya kötü, bir haber gelmiyordu. Adeviyenin tesellisi minik yavrusu Cevdeti olmuştu. Çalan her kapı, duyulan her ayak sesi, Adeviyenin yüreğini hoplatıyordu. Ya gelen Ali ise! Rüyalarında her dâim Aliyi görüyor, asker kıyafetiyle karşısında mütebessim çehreyle duran Alinin yaralarını pansuman ediyordu. Rüyalara sık sık gelen Ali, kendi evine gelmiyordu bir türlü. Babasının bir fotoğrafını görmeden büyüyen Cevdet, yürümeye başlamıştı. Cevdet, Çanakkaleyi anlatan ninnilerle büyümüş; masal yerine, destanlar dinlemişti anasından.
Ülke düşmandan temizleneli yıllar olmuştu. Alinin âkıbetinden haber yoktu. Kolunu, bacağını, bedeninden bir parçasını Çanakkalede bırakan erler de dönmüştü köylerine. Köylü; Kocan şehit olmuştur, bekleme artık Aliyi. diyemedi.
Yaslı anacığına acısını unutturmaya çalışan Cevdet büyümüş, iş güç sahibi olmuştu. Adeviye ne vakit bir yere gidecek olsa, Baban gelirse, çağır beni oğul! derdi. Komşulara gitse, mevlide, akrabalara gitse, hep aynı sözü söylüyordu oğluna: Baban gelirse, çağır beni oğul!
Günler yerinde durmadı. Zaman çark misali döndü. Alınlarda çizgiler derinleşti, saçlara beyazlıklar aktı. Adeviye, Alinin geleceği ümidiyle yaşadı durdu. Her sözünün sonunda Cevdete, Baban gelirse diyordu. Adeviye, güçten takatten kesilmişti. Geri dönülmez hastalığın pençesine düşmüştü. İyice ağırlaşmıştı artık. Son demlerinde oğlu Cevdeti yanına çağırdı, yavaşça: Oğlum! dedi. Bana iyi baktınız. Hakkınızı helâl edin. Baban bir gün gelirse ona; Annem seni hep bekledi. de. Cevdetin ve oradakilerin gözlerinden sicim sicim yaşlar boşalırken Adeviye beklenmedik bir şekilde irkilerek doğruldu, kapıya doğru gülümseyerek Hoş geldin Ali, hoş geldin!diyerek ruhunu teslim etti.
Değil miydi ki şehitler ölmezlerdi, Rab katında diriydiler.
* Bu hikâyedeki hâdise ve şahıslar tamamen gerçektir.
kaynak : Sızıntı Dergisi
Konya esintisinden
Re: BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR OĞUL
tşklr çok güzel (((
Re: BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR OĞUL
ALLAH RAZI OLSUN paylaşımın için arkadaşm
- hakandidinir
- Özel Üye
- Mesajlar: 2638
- Kayıt: 10 Oca 2007, 00:00
Re: BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR OĞUL
rabbim cümlemizden razı ve hoşnud olsun kardeşim var olunuz nur olunuz inşallahegelii91 yazdı:ALLAH RAZI OLSUN paylaşımın için arkadaşm
Re: BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR OĞUL
Allah razi olsun Hakan abi! İçim ürperdi, çok duygulandım. Bu nasıl bir vefadır... Maşaallah!!! Selam ve dua ile
Bizim yolumuz, incinmemek ve incitmemek yoludur!..
- hakandidinir
- Özel Üye
- Mesajlar: 2638
- Kayıt: 10 Oca 2007, 00:00
Re: BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR OĞUL
DAİM DUALARIMDASINIZ DEĞERLİ KARDEŞLERİMinci yazdı:Allah razi olsun Hakan abi! İçim ürperdi, çok duygulandım. Bu nasıl bir vefadır... Maşaallah!!! Selam ve dua ile
RABBİM GÖNLÜMÜZE GİRENLERİ VE BİZ FARKETMEDEN GÖNLÜNE GİRDİKLERİMİZİ
MUHABBET DUYDUKLARIMIZI VE BİZE MUHABBET DUYANLARI KIYAMETE KADAR HER TÜRLÜ AZABTAN MUHAFAZA BUYURSUN
CENNET BAHÇELERİNE GÖZ AÇIP KAPAYINCAYA KADAR KAVUŞMANIZ DUA VE NİYAZIYLA ALLAH A ISMARLARIM...
ALLAHrazı olsun hakan abi..
Şehitlik, gerek Türk kültüründe gerekse İslamiyet'te rütbelerin en büyüğü kabul edilmiş; bu kitabımız Kuran-ı Kerim'de de Allahü Teala'nın Ayet-i Kerimeleriyle doğrulanmıştır.
"Şehitler için; sakın "ölüler" demeyiniz. Onlar diridirler ama siz göremezsiniz."
(Bakara, 154)
Şehitlik, gerek Türk kültüründe gerekse İslamiyet'te rütbelerin en büyüğü kabul edilmiş; bu kitabımız Kuran-ı Kerim'de de Allahü Teala'nın Ayet-i Kerimeleriyle doğrulanmıştır.
"Şehitler için; sakın "ölüler" demeyiniz. Onlar diridirler ama siz göremezsiniz."
(Bakara, 154)
Rahmetinden Bir Damla Bizede Ayır YaRAB...
- hakandidinir
- Özel Üye
- Mesajlar: 2638
- Kayıt: 10 Oca 2007, 00:00
ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM YORUM İÇİN TEŞEKKÜR EDERİMgulferi yazdı:ALLAHrazı olsun hakan abi..
Şehitlik, gerek Türk kültüründe gerekse İslamiyet'te rütbelerin en büyüğü kabul edilmiş; bu kitabımız Kuran-ı Kerim'de de Allahü Teala'nın Ayet-i Kerimeleriyle doğrulanmıştır.
"Şehitler için; sakın "ölüler" demeyiniz. Onlar diridirler ama siz göremezsiniz."
(Bakara, 154)
UNUTMADAN SÖYLEYEYİM BU MADDELER ÜZERİNDE ANLAŞMAMAK DENİZ BAYKAL LIK OLUR ANLAŞTIK TABİKİ.